HAYAT OYUNUNDA KAZANMAK VE KAYBETMEK
HAYAT OYUNUNDA KAZANMAK VE KAYBETMEK
İnsanlar çocukluklarından başlayarak işlerinde ve özel yaşamlarında oyunlar oynarlar. Bazıları hayatı tümüyle bir oyun olarak görürler. Onlara göre doğmak, adeta sahneye çıkmak ve kendine biçilmiş rolleri oynamaya başlamaktır.
Kimileri bu biçilmiş rolleri mutlulukla benimserken kimileri de bunları reddederek kendilerine yeni roller belirlemeye ve yeni senaryolar yazmaya çalışırlar. Bu kişiler yeterince istek, çaba ve disiplin gösterirlerse çoğu kez bu yeni rollerinde de başarılı olurlar.
Hayatta oynadığımız oyunların çoğu kazanmak ve kaybetmek üzerinedir. Oyunların sonunda kazananlar ve kaybedenler hep vardır. Çocukluk çağlarında evlerde, bahçelerde, sokak aralarında oynanan oyunların çoğu başarmak, rakibi yenmek, bir yeteneği sergilemek amacına yöneliktir. Çocuklar oyun oynarken ekipler oluştururlar, kurallar koyarlar, kuralları bozanlara ceza uygularlar ve oyunu en iyi oynayanları ödüllendirirler. Çocuklar yaptıkları işe önem verirler, oyunu oyun olarak görmez, son derece ciddiye alırlar. Öyle ki ünlü Alman şair Goethe insanların olgunlaşmasını çocukluklarındaki oyunların ciddiyetine geri dönmeleri olarak tanımlamaktadır.
Çocukluktaki oyunların ötesinde, yaşamın ileri aşamalarında okula gitmek, iş bulmak, iş kurmak, evlenmek, ev ya da araba almak da gerçekte birer oyundur. Hepsi düşünülür, tasarlanır, yaşanır, sonuçta kazanılır ya da kaybedilir. Oyunlardan dersler çıkarabilenler bir sonraki oyunda daha deneyimli olurlar ve daha etkili sonuçlar elde edebilirler.
İş ortamlarında ürün ve hizmetler üretmek, insanları yönetmek, müşteri bulmak ve isteklerini karşılamak, para, güç ya da saygınlık kazanmak da hayat oyununun parçalarıdır. Büyük oyun içindeki küçük oyunlardır. Kurallarına göre oynandığında, gerekleri tam ve zamanında yerine getirildiğinde oyun kazanılır. Kuralları bozanlar, oyunu doğru oynamayanlar da kaybederler, oyundan çıkarılırlar.
Hayatı bir yarış olarak görmek ve tüm yaşamı kazanmak için mücadele ederek geçirmek çok sağlıklı bir tutum ve davranış olmasa da hayat gerçekte bir yarıştır ve sürekli mücadele gerektirir. Hayat oyununda kazananlar ve kaybedenler hep olmuştur, hep olacaktır. Özellikle günümüzün hızla değişen ekonomik ve sosyal koşulları altında ve rekabet ortamında kazananlar ve kaybedenler sürekli değişmektedir. Bugün en önde olanlar bir iki yıl içinde silinip kaybolmakta, bugün adı bile bilinmeyenler yarın en çok kazananlar arasına girebilmektedir. Ortalık adeta toz duman içindedir ve bu ortamda tozu dumana katanlar ve tozu dumanı yutanlar bir arada bulunmaktadır.
Bazen kazananlarla kaybedenler arasındaki fark çok küçüktür; çok ince bir çizgidir. Spor karşılaşmalarında; özellikle atletizmde, yüzmede madalya kazananlarla dereceye giremeyenler arasındaki fark bazen çok küçük olabilmektedir. Altın madalya alarak birincilik kürsüsüne çıkanlarla gümüş madalya alanlar arasındaki zaman farkı saliseler düzeyindedir. Ancak birincisi gurur ve mutluluk içinde iken diğeri çoğu kez gözyaşlarını gizlemeye çalışmaktadır.
Ancak, hayatta kazanmak ve kaybetmek her zaman adil bir sürecin sonucunda ortaya çıkmaz. Diğer bir ifadeyle, hayat her zaman adil olmayabilir. Kazananlar her zaman hak ettikleri için kazanmazlar. Aynı şekilde, kaybedenler de yalnızca kişisel hataları ya da beceriksizlikleri nedeniyle kaybetmezler. İnsanın kendisi dışında kazanmayı ya da kaybetmeyi belirleyen birçok etken bulunmaktadır.
Bazı insanlar, hayatta adeta hep kazanmak için doğmuşlardır. Bütün koşullar onların kazanmasını sağlamaktadır. Her şey, herkes onlardan yanadır. Bazı insanlar için de bunun tam tersi geçerlidir. O insanlar da adeta hep kaybetmeye mahkûmdur. Nereye el atsalar, hangi işe girişseler, hangi oyunu oynasalar hep kaybederler. Ancak bu durumların çok özel ve çok az rastlanan durumlar olduğunu bilmek gerekir. Çoğu insan için bunun böyle olmadığını kabul etmeliyiz. Kazanmak ve kaybetmek insanın bilgi, beceri ve tutumunun sonucudur. Oyunda kazanmak için doğru bilgiye ve yeterli beceriye ve olumlu tutuma sahip olmak gerekir. Kazanacağına inanan, kazanmak isteyen, kazanmaya odaklanan, gerekli hırs, kararlılık ve cesaretle çalışan, bilgi ve beceri geliştiren insanlar kazanırlar.
Kazanmak ve kaybetmek çoğu zaman bir sarmal şeklinde ortaya çıkar. Yani, bazıları oyunda kazanmak için doğru bilgiye ve yeterli beceriye ve olumlu tutuma sahip olmak gerekir. Kazanacağına inanan, kazanmak isteyen, kazanmaya odaklanan, gerekli hırs, kararlılık ve cesaretle çalışan, bilgi ve beceri geliştiren insanlar kazanırlar.
Kazanmak ve kaybetmek çoğu zaman bir sarmal şeklinde ortaya çıkar. Yani, bazıları kazandıkça kazanırlar, bazıları da bir kez kaybetmeye başladıklarında sürekli ve giderek daha fazla kaybederler. Uygun bilgi, beceri ya da dost kazananlar, daha sonra para, mevki, statü, saygınlık ve çevre kazanmaya başlarlar. Kaybetme döngüsüne girenler de yeteneklerini, paralarını, işlerini, statülerini ve umutlarını peşpeşe kaybetmeye başlarlar. Genelde gözlenen durum bu olmakla beraber sonucu belirleyen insanların tutum ve davranışlarıdır. İnsanlar eğer isterlerse ve yeterli çabayı gösterirlerse durumu değiştirebilirler, olumsuz gidişi durdurabilirler ya da yeterli ve sürekli çabayı gösteremezlerse kazanma döngüsünü tersine çevirebilirler.
Akıllı ve etkili insan; kaderini kendi belirleyendir, yaşam oyununda kendi iplerini elinde tutandır. Düşüncelerini, sözlerini, eylemlerini, alışkanlıklarını kontrol ederek ve kişiliğini geliştirerek kaderini, diğer bir ifadeyle hayattaki rolünü kendi yazandır. Akıllı insan, sahnede dilediğince oynayan, kendi yazdığı tiradı okuyan, gerektiğinde doğaçlama yapabilen insandır, ipleri başkasının elinde olan kukla değildir.
Prof. Dr. İsmet BARUTCUGİL
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...