Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
YANKI..

YANKI..

YANKI

 

Bir adam ve oğlu ormanda yürüyüş yapıyorlarmış.
Birden oğlan takılıp düşüyor ve cani yanıp “AHHHHH” diye bağırıyor.
İleride bir dağın tepesinden “AHHHHH” diye bir ses duyuyor ve şaşırıyor. Merak ediyor ve “SEN KİMSİN?” diye bağırıyor.
Aldığı cevap “SEN KİMSİN?” oluyor.
Aldığı cevaba kızıp “SEN BİR KORKAKSIN” diye tekrar bağırıyor. Dağdan gelen ses “SEN BİR KORKAKSIN” diye cevap veriyor.
Çocuk babasına dönüp
“BABA NE OLUYOR BÖYLE?” diye soruyor.
“OGLUM” diyor adam, “DINLE VE ÖĞREN!” ve dağa dönüp “SANA HAYRANIM” diye bağırıyor.
Gelen cevap “SANA HAYRANIM!” oluyor.
Baba tekrar bağırıyor, “SEN MUHTEŞEMSİN!”
Gelen cevap ; “SEN MUHTEŞEMSİN!”
oğlan çok şaşırıyor, ama halen ne olduğunu anlayamıyor.
babası açıklamasını yapıyor,
“Insanlar buna “Yanki” derler, ama aslında bu “Yaşam"dır.”

“Yasam daima sana senin verdiklerini geri verir.
Yasam yaptığımız davranışların aynasıdır.
Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev!
Daha fazla Şefkat istediğinde, daha şefkatli ol!
Saygı istiyorsan insanlara daha çok Saygı duy.
İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sen de daha sabırlı olmayı ÖĞREN.
Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, her kesiti için geçerlidir.”

“Yasam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır..
Göz kırp

DOLUN AY?

DOLUN AY?

  Şaşırmış Çok çok eskiden yeşil bir vadinin içinde bir ırmak kıyısında kurulu bir koy varmış dünyada, taam dünyanın obur ucunda.

Çok eski dedik ye, o zamanlar gündüzleri pek güneşli geçermiş, yağmur yağmadıkça; geceleri hep yıldızlı olurmuş, bulutlar

olmadıkça. Koy sakinleri tarımla uğraşırlarmış, hayvanlar avlarlarmış uçsuz bucaksız arazilerinden, sularını kaynağı çok uzakta olan, köylerinin içinden gecen,ırmaktan alırlarmış. Köyde herkes birbirini sever, sayarmış.

Köyde bir tek kişinin kalbinde öyle büyük bir sevgi varmış ki bütün koyunkine bedelmiş; Dolun’un Intera"ya olan askıymış bu.

Kız Dolun’u bilir miste tanımazmış yakından. Dolun dayanamamış bir gün gitmiş kızın yanına. Sormuş Intera"ya onunla evlenip evlenmeyeceğini. Intera demiş ki Dolunca :

- "Evlenirim evlenmeye ama benim isteyenim çoktur, her gelen kişiden ayni şeyi ister benim babam. Ancak babamın bu isteğini yerine getiren benimle evlenir."

Dolun şaşmış.

- "Sensin benim kalbimim sahibi" diyerek başlamış sözüne "senin dileğin benim için bir emirdir, söyle isteğini hemen yapayım"

demiş askına. Intera demiş ki

- "Bir çiçek vardır yaprakları gümüşten tomurcukları elmastan, onu ister babam benle evlenecekten".

Dolun

- "Bekle beni" demiş Intera"ya, "hemen gidip getireyim o çiçeği ama nerededir yeri?"

Intera parmağıyla göstermiş akan ırmağı

- "İste bu ırmağın kaynağındadır der babam, kırk gün yürümek gerekirmiş oraya varmak için ama bir giden bir daha gelmedi

şimdiye dek çünkü oralar büyülüymüş derler, giden geri gelmezmiş çünkü buralardan çok daha güzelmiş oralar.

Dolun

- "Senden daha güzel ne olabilir ki bu dünyada" demiş Intera"ya "Döneceğim, o çiçekle, döneceğim çünkü seviyorum seni, çünkü sensiz anlamı olmaz benim için o güzelliğin".

Dolun çıkmış yola sonra. kırk gün yürümüş ırmağın yanından. Hep ne kadar sevdiğini duşunmuş Intera’ya yol boyunca. Tek

aklındaki Intera"ymis, tek amacı ise o çiçek. Kırkıncı gün kalkmış Dolun sabah erkenden, yüzünü yıkamış ırmaktan, anla miski

çok yaklaşmış kaynağına ırmağın suyun serinliğinden. Devam etmiş yoluna sonra. Biraz sonra varmış kaynağa, bütün yeşilliklerle çevrili bir gol varmış kaynakta, golün ortasında bir adacık, adacığın üstünde de o çiçek duruyormuş. Anlamış Intera"nin anlattığı çiçek olduğunu güzelliğinden. Yüzmeye başlamış adaya doğru hemen. Adaya çıkınca karsısında bir adam belirmiş Dolgun’un. Adam Doluna

- "Her gülün bir dikeni, koruyucusu, olduğu gibi bende bu çiçeğin koruyucusuyum, eğer almaya geldiysen ben, Savut, izin

vermem buna" demiş.

Dolun şaşkın ve de kararlı bir tonla

- "Ben o çiçeği alacağım sonra askıma kavuşacağım" demiş "Hiç bir şey beni kararımdan çeviremez".

- "O zaman beni biraz dinleyeceksin" demiş Savut "sana neden koparmaman gerektiğini anlatacağım, eğer hala ikna olmazsan

o zaman izin veririm almana". Dolun ikna olmuş ve çokmuş yoncaların üstüne, başlamış dinlemeye...

- "eğer bir şeyi çok fazla istersen ve engeli

NE GÖRÜYORSUN?

NE GÖRÜYORSUN?

 Bu güzel ama bir o kadar da sıcak yaz gününde herkes tatile çıktı galiba....Ben buralardayım (yani evdeyim)bu sene.Evimin ve tembelliğin tadını çıkarıyorum.Bol bol kitap okuyup dinleniyorum arada e kampüse bakıyorum kimsecikler yok.Neyse arkadaşlar hepinize iyi tatiller tekrardan ve size işte bir tatil fıkrası görüşmek üzere.......

Ne görüyorsun?

 

Karı koca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri yerde kamp kurarlar. Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar.Birkaç saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır. Adam uyku sersemidir güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır.

"Ne oldu? Ne istiyorsun?" diye sorar.
"Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle. "

Adam gökyüzüne bakar ve cevap verir:
"Bunun için mi uyandırdın beni?. Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum, ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız."
Karısı tekrar sorar:
"Peki, bu sana neyi gösteriyor?"

Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve cevap verir:
"Teolojik olarak Tanrının kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum. Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum. Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin 3 olduğunu, meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum. Niye sordun bunu bana? Sana neyi gösteriyor?"
"Çadırımızı çalmışlar!..''

YAVUZ SULTAN SELİM VE ŞİİR

YAVUZ SULTAN SELİM VE ŞİİR

 
Sanma şahım | herkesi sen | sadıkane | yar olur
Herkesi sen | dost mu sandın | belki ol | ağyar olur
Sadıkane | belki ol | alemde |bir serdar olur
Yar olur | Ağyar olur |serdar olur,|dildar olur...


Bu şiir dünyada eşine az rastlanan yukarıdan aşağıya doğru okunduğunda da aynı mısrayı oluşturan şiirlere bir örnektir.
Divan edebiyatında bu özelliğe vezni aher denir. Yavuz Sultan Selim'e ait olan bu şiir aynı zamanda onun şiire olan hakimiyetinin en büyük göstergesidir.
Bir rivayette bunu yapmaya çalışan bir şairin kafayı yediği söylenir...

Bu ilginç bilgiyi sizlerle paylaşmak istedim...

MİHRÜ MAH

MİHRÜ MAH



BÖYLE AŞK KALDI MI ?
 
Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan on yedisine bastığında,
iki kişi onunla evlenmek ister.
Mihrimah, yani Mihrü Mah, Farsca’da “Güneş ve Ay” anlamına gelir.
Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa
diğeriyse Mimar Sinan’dır.
Padişah kızını Rüstem Paşa’ya verir.  
Koca Sinan  evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır! Gerçi sevdiğine kavuşamamıştır ama, aşkını,
olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.
Üsküdar’a, Saray’ın  isteğiyle elbet, 1540 yılında
Mihrimah Sultan Camii’nin temelini atar ve 1548’de bitirir.
Camiyi yaparken, eserine sanki “etekleri yerleri süpüren bir kadının” dış çizgilerini verir.  
Derken, ilk kez padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı’da,
pek kimselerin uğramadığı ıssız ama İstanbul’un en  yüksek 
tepelerinden birine, ikinci bir eser yapmaya koyulur Mihrimah Sultan’a.
Cami küçücüktür. Minaresi otuz sekiz metredir, bir adet incecik kubbesi üzerindeyse yüz 61 pencere, camiin iç güzeliğini aydınlatır.
İçerdeki sarkıtlar ve minare kenarlarındaki  işlemeler Mihrimah Sultan’ın topuklarını döven  saçlarını anımsatır insana.
İşte, aşka adanmış iki eser.
Şimdi, gidin Edirnekapı ve Üsküdar’daki camileri
aynı anda görebileceğiniz bi yer seçin.
Ve 21 Mart’ta, yani geceyle gündüzün eşit olduğu günde seyreyleyin.
Unutmadan, 21 Mart Mihrimah Sultan’ın doğum günüdür.
Göreceğiniz manzaraysa şudur mirim:
Edirnekapı camiinin tek minaresi ardından
tepsi gibi kıpkırmızı güneş batarken,
Üsküdar’daki camiinin ardından ay doğar!
Mihrü Mah eşittir Güneş ve Ay.
Bu nasıl akıllara ziyan bir hesaplamadır;
nasıl bir güzellik anlayışıdır
....