BEN DE VARIM
Temelden:
Temel, çalışmak için gittiği şehirden, köye babasına mektup yazar. Klasik mektup cümleleriyle başlayan mektup, şu notla biter:
-"Babacuğum. Acele cevabini bekliyrum. Yalnız, zarfa biraz da para koyarsan iyi olir. Oğlin Temel."
Aradan onbeş gün geçer ve mektubun cevabı gelir. Temel büyük bir heyecanla zarfı açar. İçinden sadece mektup çıkar. Mektubun sonunda da bir not vardır:
-"Oğlim Temel. Sana para göndereceydum. Ama aha bu geri zekali anan zarfi kapatmiş. Bir daha ki sefere evladim. İmza:Buban."
Bu gün yazıma Temel den bir fıkra ile başladım ,hafta sonu Rize'deydik hani daha önce yazmıştım,Yurdum insanı başkadır diye.Yine birbirinden güzel insanlarla tanıştık.Özellikle Denizciler ilköğretim okulunda öğrencilerim için daha fazla ne yapabilirim diye gözleri parlayan meslektaşlarımı görünce benim de mesleki hevesim ikiye katlandı.Sevgili Arzu Atasoy hocamın tecrübesi ve samimiyeti de işin tuzu biberi oldu.Sevgili hocama ve denizciler İlköğretim Okulu personeline çoooook teşekkür ederim.Örav sayesinde özgüvenimi tekrar kazandım.diğer bir çok meslektaşım gibi ben de bocaladığım zamanlarda umutsuzluğa kapıldığım anlar çok oldu. Örav sayesinde edindiğim tecrübeleri uygulayıp da harika sonuçlarını gördükçe demek ki oluyormuş diyorum kendi kendime......
AZİM
AZİM
Japon çocuğun tek hayali çok ünlü bir karateci olmaktı. Fakat ailesi buna izin vermezdi. Bir gün talihsiz bir kaza sonucu çocuk sol kolunu kaybetti.
Ailesi çocuğun moralinin çok kötü olduğunu görünce ona bir karate hocası tuttu. Hoca ilk dersinde çocuğa karsısındakini sağ koluyla tutup üstünden savurmayı gösterdi. Hatta ikinci, üçüncü ve sonraki bütün derslerde hep aynı hareketi yapıyorlardı.
Çocuk bir gün hocasına "hocam ben çok sıkıldım, artık başka hareketlere geçsek" dedi. Hoca ise bunu kabul etmeyerek dünyada bu işi en hızlı yapan kişi olmadıkça bitirmeyeceğini söyledi. Çocuk o kadar hızlanmıştı ki, hocasını bile göz açıp kapayıncaya kadar yerden yere vuruyordu. Bir gün hoca elinde bir kağıtla geldi kağıtta çocuğun gençler karate şampiyonasına katılabileceği yazıyordu.
Çocuk çok şaşırdı. Ertesi gün salonda ilk rakibinin karşısına çıkacakken heyecanla hocasına sordu, "hocam bu iş nasıl olur? Ben sadece tek hareket biliyorum kesin kaybederim" Hocası ise "sen sadece hareketi yap" cevabını verdi.
Çocuk ringe çıktı ve hareketiyle rakibini eledi. Hatta tek hareketle finale kadar çıktı. Finalde karşısında kendisinin iki katı birisi vardı. Önce çok korktu ama gene bildiği hareketi yaparak son rakibini de yendi ve şampiyon oldu.
Sevinçle hocasının yanına koştu ve sordu "hocam nasıl olur anlamıyorum, sadece bir hareket biliyorum, tek kolluyum ve şampiyon oldum" Hocası çocuğa baktı ve dedi ki, "senin yaptığın hareket karatedeki en zor hareketlerden biridir.
Ve bir tek savunması vardır o da, rakibin sol kolunu tutmak".
Asla vazgeçmemek gerek..........
YURDUM İNSANI
Son zamanlarda sürekli duyduğum bir söz var ''bu milletten adam olmaz"hangi millet ?Biz,Türk milleti.Çok zoruma gidiyor doğrusu bunu söyleyenlere, kendi adınıza konuşun ,belki sizden bir şey olmaz ama ,siz bu milleti ne bilirsiniz ki,ne tanıyorsunuzki diye haykırasım geliyor.Yurdumun topraklarında pırıl pırıl,vefakar,özverili milyonlarca analar,babalar,evlatlar var.Aldığım eğitimlerden dolayı sıklıkla yurdun değişik illerinde bir çok insanla tanışma fırsatı buldum bu güne dek.Yozgat ili Akdağmadeni ilçesinde Sevgili Hocamız Prof.Dr Hakkı Acun liderliğinde tarihi bir mekanı inceliyorduk,sıcak bir ağustos ayı çevredeki tarlalarda insanlar çoluk çocuk arı gibi çalışıyorlardı.Yakınlarımızdaki tarlalardan birinde sonra adının Bayram olduğunu öğrendiğimiz bir çiftçi annesi,eşi ve çocuklarıyla birlikte hararetli bir şekilde işlerini bitirmeye çalışıyorlardı .Sonra bizi farkettiler,Bayram son hızla yanımıza geldi bu sıcak altında benim köyüme kadar gelmişsiniz sizi bir çay içmeden bırakamam sakın gitmeyin diye adeta yalvardı.Biraz sonra sadece bir bardak çayını içmek için gittiğimiz Bayram'ı evde çoluk çocuk bizi beklerken bulduk,bir yandan ocakta çaylar kaynıyor,bir taraftan annesi ve eşi bizim için kan ter içinde gözleme açıyordu.Hepimiz önce donakaldık,bizim için işlerini bırakmış en iyi şekilde misafirlerini ağırlamaya çalışıyorlardı.Bayram ve ailesi benim yurdumun insanı.Başka bir eğitimde bir kayısı ağacının dibine düşen kaysılardan aldık bir kaç tane o arada bizi balkondan yaşlı bir teyze gördü,bize bekleyin bakim orada diye bağırdı.Biz o anada eyvah ne büyük saygısızlık yaptık izin alamadan kadının meyvesini topladık diye sıkıntı çekerken,teyze kapıdan elinde devasa bir tepsi kaysıyla göründü.Bırakın o yerdekileri belliki yabancısınız,istediğiniz kadar yeyin biz yine duygu seli içindeydik.Ayşe teyzem de yurdum insanı.Hele bu hafta sonu, benim için önemi ilk alan eğitimine çıktığım için çok farklı ve özeldi.Sevgili örav eğitimcilerini gördükçe yurdum bir adım olsun ileri gitsin diye,her hafta ilden ile dolaşıyorlar.Koşuşturmalarına ve yorgunluklarına,özverilerine ve güleryüzlerine şahit oldum.Sevgili Gülay hocam size bir kere daha teşekkür etmek istiyorum.Örav ekibi benim yurdumun insanı.Örnekler bitmez biliyorum ama,Samsun Tekkeköy Atatürk İLköğretim Okulu öğretmenleri, idarecileri ve orada stajını yapan lise öğrencisi Resul ve bu eğitimi alan bütün öğretmenler evlerini,eşlerini ve çocuklarını bırakarak bu yurt için daha neler yapabiliriz diye haftasonlarını dahi feda ettiler onlar da benim yurdum insanı.İnanın böyle insanlar çok.Bu milletten çoook şeyler olur arkadaşlar,önemli olan görebilme galiba....
MOTİVASYONUN İYİSİ KÖTÜSÜ OLUR MU?
Şu aralar, Öğretmen akademisinden de ders olarak Motivasyon Yönetimini seçtiğim için bolca motivasyon ve liderlik ile ilgili kaynak karıştırdım.Gerçekten bu konuyla ilgili ilginç bilgilere de rastladım.Bunları ders esnasında sevgili Arzu hocamla da paylaşacağım kısmetse.Ama sizinle paylaşmak istediğim ,öğretmen tarafından uygulanan motivasyon tekniklerinin öğrenci hayatında çok önemli yeri olduğu.Hatta öğretmenin hiç düşünmeden söylediği sözler,yaptığı hareketler bazen olumlu bazen de çok olumsuz sonuçlar doğurduğu.Bu sonuca da kendi eğitim hayatımdan ulaştım doğrusu.Lise 1.sınıftaki matematik öğretmenimin sürekli bağırıp çağıran,hakaret eden sesi hala kulaklarımda.Bu yüzden Lise 2.sınıfta arkama bakmadan edebiyat öğrencisi oldum.Asıl beni çok derinden yaralayan ama neyseki bana olumsuz anlamda zarar vermeden tam aksine çok hırslanmama ve ben size gösteririm dememe sebep olan olayı paylaşmak istedim sizlerle.
Lisemizin tiyatro grubunda yer alıyordum.Zamanın gündemdeki konusu Bulgar Zulmünü anlatan bir oyun çalışıyorduk.Bizi çalıştıran öğretmenimiz aynı zamanda okulun müdür yardımcısıydı ve bir dinlenme molasında ekibi odasına davet etti.Çok güzel başladı her şey sizler harikasınız,zekisiniz,yeteneklisiniz....Hepimiz gururla birbirimize bakıyor bu güzel anın tadını çıkarıyorduk.Ba arada ekipteki tek edebiyat öğrencisi bendim ve az sonra bu methiyelerin hiç birisinin beni kapsamadığını öğrenecektim.Öğretmenimiz kendince bizi motive etmeye hepimize sırayla bir üniversite ve meslek uygun görerek devam ediyordu.
-Ali sen mükemmel bir avukat olursun.
-Selma sen doğuştan doktorsun canııım.
-Ziya seni hep öğretmen olarak düşünmüştüm zaten.Bu arada sıra bana geldi.nefesimi tutmuş öğretmenimin bana hangi mesleği uygun gördüğünü bekliyordum heyecanla.Tam benim önüme geldi bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açtı,parmağını salladı sonra biraz düşündü,Banu ya sen edebiyatçıydın demi,sen bir yeri kazanamazsın ki....
Ne oldu yaaa,ben yanlış mı duydum,karşımdakı edebiyat öğretmeni, edebiyat bölümü öğrencisiyim diye bana hiç bir okulu,hiç bir mesleği layık görmedi.Size yaşadıklarımı anlatamam,ne zaman aklıma gelse hatta şuraya yazarken bile gözlerim doluyor hala.Öğretmenimin ki cehalet miydi?düşüncesizlik miydi?bilmiyorum ama ben o günden sonra hep çok çalışkan oldum.Çalışkan öğrenci,çalışkan öğretmen hatta pek nadir olur bilirsiniz kayınvalidem bile çok çalışkan bir gelin olduğumu söyler.Şaka bir yana bu olay beni çok olumsuz