Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
kırmızı kaplı gardiyanım

kırmızı kaplı gardiyanım

       Seni elime en son aldığımda "Kırmızı Kaplı Gardiyanım" demiştim. Bu gün ise ne diyeceğimi bilmiyorum . Sadece yazıyorum işte... Çünkü yazmayı özledim. Bir haftadır sınıf defterimi dahi yazmıyorum. Okulun karmaşıklığı elimin kalemime gitmesine engel oluyor. Benim sınıfım ve Ali'nin sınıfının sıvanıp, boyanmasından dolayı, tek derslikte 3 öğretmen ders anlatıyoruz. Bir haftadır bir inşaat işçisi gibi, okula iş kıyafetleri ile gidip geliyoruz. Dresliklerin giderek güzelleşmesi, bizleri, okulun her yanını tamir etmemiz için tahrik ediyor. Bu çalışmalarımızdan dolayı gerek köylülerden gerekse içinde bulunduğumuz camiadan takdir görmek hoşumuza gitmiyor değil. Yaptığımız işi takdir edilmek için yapmıyoruz desem, biraz  yalan söylemiş olurum. Yaptığımız işteki amacımızı %25 takdir edilme isteği, geri kalan kısmını ise yaptığımız işe olan sevgi diye oranlayabiliriz.

gürümze i.ö.o

      Yarın okul var ve ben öğrencilerimi özledim.Herbirinin değişik özellikleri var ve ben onları bu özellikleriyle seviyorum. Adem Ballı'nın( Şu anda Anandolu Öğretmen Lisesi öğrencisi) ders dinleme azmini, diğer Adem'in yerinde duramayışını, Emre 'nin umursamazlığını,..... Hepsini ama hepsini çok seviyorum.

        Hayat hep böyle gitmiyor biliyorum. Bazen kaldıramayacağım sorumluluklar yüklemiyor değil... Geçtiğimiz hafta yüküm ağır gelmiş olsa gerek silkinme ihtiyacı duydum. Silkinme ihtiyacı duydum diyorum ama yaptığım şeyi isteyerek yapmadım. İstemeyerek te olsa ailemdeki herkesin üzülmesine sebep oldum. Bu da yetmiyormuş gibi, ev arkadaşlarımı da üzdüm. Nasıl oldu bilmiyorum ama dedim ya hayatın yükü ağır geldi sanırım.

       Bugün elektiriksiz geçen 16. günüm. Artık buna da alışmaya başladım. Ramazan ayının 18 . günü (sanırım) ve ancak bayramda eve gidebileceğim. Evimi, annemi ve kardeşlerimi özledim. Bunu bağırmak, haykırmak istiyorum ama Ali (ev arkadaşım)uyanır, Nezih (ev arkadaşım ) bu çocuk kafayı mı yedi der diye korkuyorum. Sustukça artıyor özlemim. Günlük uğraşlarla avutuyorum kendimi. Yine aklıma geldiler ve doldu gözlerim. Yanımda Nezih olmasa ağlayacağım.Geçen haftaki gibi ağlayıp boşalabilsem.... Ama çevremdekileri ağlatıp, üzmeden. Çünkü hiç hakkım yok buna....

        Ramazan ayının bitmesini ve bayramın gelmesini hiç istemiyorum. Babasız, bir bayram sabahına hiç alışık değilim. Bayram günü ne yaparım bilmiyorum.Sanırım baba rolünü oynamak bana düşecek. Kardeşlerime harçlığı ben vereceğim. Harçlıkla baba olunmuyor. İçlerindeki baba özlemini nasıl gidereceğim onu bilmiyorum. İçlerindeki bu özlem hiç bitmesin. Çünkü onun özlemi bizleri birbirimize  daha sıkı bağlayıp kenetleyecek.

     yie efkarlandım, sanırım uyku tutmayacak. Ama yarın yapmam gereken işler var. Pardon bugün.. saat 00:30

     İyi geceler benim gardiyanım...

(Sevgili arkadaşlar artık kişisel sayfamda "HAYATTAN SEÇME GÜNLER" isimli sayfada öğretmenliğe başladığım günlerde tutmaya başladığım günlüğümden alıntılara yer vereceğim...İlk olara

SIRANIN ALTINDAKİ ŞEYTAN

SIRANIN ALTINDAKİ ŞEYTAN

 

       Okullar açılmış ve yaklaşık bir aylık bir süreç geride kalmıştı.Okula uyum sağlamakta güçlük yaşadığını düşündüğüm öğrencim Servet, ilk ders başlayalı 10-15 dakika geçmişti ki, annesinin kapıyı çalıp , benim de “geeeel” dememle birlikte kapıda göründü.

         Servet ‘in üstü başı darma dağınık, gözleri yaşlı, annesi tarafından kollarından sımsıkı bir şekilde tutulmuş olarak kapıda göründü. Okula gelmemek için direndiği her halinden belliydi. Sınıfın kapısında bir aydır görmeye alıştığımız pazarlıklar yaşanmaya devam ediyordu. Servet okula gelmemek için direniyor; annesi, babası, dayısı ya da büyükbabası ( okula o gün Servet’ her kim getirmişse) onunla pazarlık ediyordu. Bazen okula gelme karşılığında para, bazen çikolata türü yiyecekler, bazen de Servet’ in okulda geçireceği süre pazarlık konusu oluyordu.

Servet: 3. Zilden sonra gel beni al. Diyordu. Doğal olarak okula getiren kişi gelmiyor, Servet ‘ te okuldan kaçıyordu.

         Aile ile yaşanan pazarlıklar bitince de benle pazarlık yapan Servet: “Hiçbir şey okumam, yazmam.” diyordu. Ben de “peki Servet.. İstemediğin hiçbir şeyi yaptırmayacağım sana.”  diyerek sakinleştirip yerine oturmasını istiyordum.

         O günün 3. Dersi olan Türkçe dersinde Servet’in yanında oturan Mehmet’in de yazı yazmadığını fark ettim. Mehmet ‘ e sebebini sormak için yanına giderken aklımdan kalemim yok, defterimi unuttum gibi bahaneler duyacağımı tahmin ederek neden yazmadığını sordum. Mehmet ise kendisine Servet’ in yazı yazma dediğinin söyledi. Servet’ e dönüp neden böyle bir şey söylediğini sorduğumda ise kendisinin değil şeytanın, bunu söylediğini belirtti. İyice şaşırmıştım. Şeytanın nerede olduğunu sormamla, sıranın altında cevabını almam bir oldu.

         “Vur tekmeyi gitsin oradan “ dememle birlikte Servet, sıranın altındaki boşluğa tekmeler atmaya başladı. Birkaç tekme attıktan sonra, “Bak, bakalım gitmiş mi?”  oradan diyip sıranın altına bakmasını istediğimde, verdiği cevaba gülmemek için kendimi zor tutmuştum. “Kanlar içinde yerde yatıyor, ölmüş.” dedi.

        Artık yazmayı engelleyecek kimsenin kalmadığını ve yazı yazmaları gerektiğini söylediğimde hem Mehmet, hem de yaklaşık bir aydır kalem dahi tutmak istemeyen Servet defterlerini çıkarıp yazı yazmaya başladılar. O günden sonra ufak tefek mızmızlanmaları olan Servet’ e arkadaşları: “Artık şeytan da öldü. Neden mızmızlanıyorsun?” demeye başladılar. Servet’in bu tarz şikâyetleri gün geçtikçe azaldı ve daha çok çalışmaya ve okuldan keyif almaya başladı.

        Servet, şu anda hem okuyor hem de yazabiliyor. İyi ki o gün sıranın altındaki şeytanı öldürmüşüz. Ya yaralı kalsa da diğer öğrencilerimi de yoldan çıkarsaydı. Neyse ki sınıfımızda Servet var. O, bakar çaresine şeytanın.

         Soru davranışı fırsata dönüştürüp, Servet’ kazanmak ve diğer öğrencilerimi şeytanın şerrinden korumak (Servet sayesinde) benim için unutulmayacak bir anı olarak zihnime yerleşti. Eğitimlerimiz sırasında 4. Gruptaki arkadaşlarımla paylaşmıştım bu anımı. Bir de sizlerle pay