Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
GÖLGEMİ GÖLGELEME!! SADECE SEV..

GÖLGEMİ GÖLGELEME!! SADECE SEV..

Sevgi daha güzel nasıl anlatılır bilmiyorum... bir de Ali KARAKUŞ'un penceresinden bakalım... Buyrun...

GÖLGEMİ GÖLGELEME!! SADECE SEV..

Gölgemi gölgeleme;
Işığıma karış.

Sev sadece ...

Sesimi sev;
Sessizliğimi sevdiğin kadar.

Öfkemi sev ...
Dinginliğimi sevdiğin kadar.

Beni sev ...
Kendini sevdiğin kadar.

Kendini sev ...
Sevildiğin kadar.

Sesimi sesine kat benimle konuş
Sessizliğim ol halime karış

Öfkeni al öfkemle yarış
Dinginliğimi al kendinle barış

Beni sev ...
Ke...ndini sevdiğin kadar.

Kendini sev ...
Sevildiğin kadar.

Sadece sev.

Ali KARAKUŞ...

 

Kimlere eğitimli diyeceğim?

Kimlere eğitimli diyeceğim?

Kimlere eğitimli diyeceğim?
Ben öncelikle koşullar tarafından yönetilmek yerine onlara egemen olan,
Her fırsatı yiğitce karşılayan ve zekice hareket eden
Tüm iş ve ilişkilerinde onurlu olan
Huysuz kişilere ve olumsuzluklara iyi yaklaşan, Ayrıca zevklerini kontrol altında tutan ve talihsizliklere boyun eğmeyen,
Başarıyla şım
armayan insanlara eğitimli derim.''
''Sokrates''

 

sokrates.jpg

Bu gün hala egitim konusunda Sokrates'in sözlerinin tartışılıyor olması,düşündürücü oldugu kadar da, yüzyıllardır gelinen noktanın vahametini bir kez daha gözler önüne seriyor.Bence önümüze konanla yetinmeyip araştırmacı olmamızda yarar var.Daima sorgulanan değil sorgulayan olmamız gerekir diye düşünüyorum
susmak

susmak

susmak.jpg
Konuşulan konuyu boş, basit ve anlamsız buluyoruzdur, konuşmayı da gereksiz ve anlamsız buluruz…

Susarız…

Konuşulanlar öyle abes ve mantık dışıdır ki sadece hayretle dinler ve sessiz bir tepkiyle belli ederiz duruşumuzu…

Susarız…

Sessiz bir onaydır susuşumuz…Biraz utangaçlık belki ama içten bir katılıştır söylenenlere…

Susarız…

Sessiz bir bekleyiş olur susmak…Ya kendimizin yada karşımızdakinin ortak değerleri yeniden gözden geçirmesine tanınmış bir fırsattır sessizliğimiz…Yada birinin bizi fark etmesi, doğru algılayabilmesi için tanınmış bir süre… Susan için endişe ve olasılık hesapları arasındaki gel git lerle biraz da huzursuz bir bekleyiştir susmak…

Susarız…

Dile getirilmeyen bir öfkedir bazen suskunluğumuz… Öylesine yaralanmışızdır ki yaralamak isteriz, yüreğini acıtmak ve kanatmak…Ve biliriz ki hiçbir söz acıtamaz, yaralayamaz ve kanatamaz kimseyi bir suskunluk kadar…Ve susmak en acımasız, öldürücü silahtır bazen…

Susarız…

Hassas ve kırılgan bir tepkidir…Küçücük bir hatırlatmadır belki…Fark edilmesi ve onarılması incelik ister…Ya yeniden bir kazanıştır yada aleyhte bir delil olarak kalır karşımızdaki için…

Susarız…

Bir ilişkide negatiflerin gözümüze batmaya başladığı, karşımızdakine ait aleyhte deliller dosyasının kabarmaya başladığı ve hatta dosyayı masanızdan kaldırmaya gerek duymaz olduğunuz bir noktadasınızdır…Bir duruş, bir soluklanmadır susmak…Ortak geçmişin değerlendirilmesi ve geleceğin muhasebesidir…Durup yeniden, şimdi bulunduğunuz noktadan bir daha bakmak istersiniz yaşananlara ve eldekilerle geleceğe gitmenin ne kadar mümkün olduğuna…Bir içe kaçış ve söylenemeyenlerin biriktirilmeye başladığı yerdir susmak…

Susarız…

Ayağımız yerden kesilmiş, bulutların üstündeyizdir ve çiçek çiçek bahardır yüreğimiz…Sevdiğimizle yan yana ve can cana yızdır…Öyle bir ruhsal bütünleşmedir ki hiçbir söz tanımlamaya yeterli gelmez hissedilenleri ve susarız…Sadece yüreklerin ve gözlerin konuştuğu yerdir suskunluğumuz…

Susarız…

İletişimin tıkandığı yerdeyizdir , hiçbir iletinin bize yeterli gelmediği ve hiçbir iletimizin doğru algılanmadığı…Yanlışlıklar, yanılgılar ve kim bilir belki de gerçeklerdir bir fırtınaya tutulmuşçasına savrulup duran…Sözler yerini sessizliğe bırakmaya başlar ve siyah, tek nokta konur cümlelerin sonuna…Zamanla cümlelerimizin sonuna konan o tek ve siyah nokta büyüyerek bir kara deliğe dönüşmeye başlar…Güven ve sevginin içten içe çürümeye başladığı yerdir ve gitmek zamanının ertelenmiş halidir susmak…

Susarız…

Kabul edilmiş bir hata yada suçtur susuşumuz ve söylenecek her söz kaybetme riskidir…Korku eşlik eder suskunluğumuza…

Susarız…

Bir gidişi kabullenmektir susmak, yerinde ve zamanında olduğunun ayırdımında olduğumuz bir gidişin…

Susarız…

Hayata karşı bir susuştur bu kez yaşanan…Bizi can evimizden vuran bir kayıp, yaşanan büyük bir acı, ölesiye bir çaresizliktir yaşadığımız…Söyle
Biz hep çocuk kalmalıydık aslında.

Biz hep çocuk kalmalıydık aslında.

Biz hep çocuk kalmalıydık aslında.
Üç taş, üç cam olmalıydı hayat.
En büyük kavgamız gazoz kapağından çıkmalıydı
ve en büyük acımız
öğretmenimizin başka şehre tayini olmalıydı.
Biz hep çocuk kalmalıydık aslında.
Büyümeğe özenmeliydik büyümeden...
İnsan dediğin,
yürüdükçe yorulan, yoruldukça ağlayan bir taş değil mi?
Çözmesi zor değil.
Sen ansın, yaşanan zaman...
"Erhan GÜLERYÜZ"
 
çocuk.jpg
kırmızı kaplı gardiyanım

kırmızı kaplı gardiyanım

       Seni elime en son aldığımda "Kırmızı Kaplı Gardiyanım" demiştim. Bu gün ise ne diyeceğimi bilmiyorum . Sadece yazıyorum işte... Çünkü yazmayı özledim. Bir haftadır sınıf defterimi dahi yazmıyorum. Okulun karmaşıklığı elimin kalemime gitmesine engel oluyor. Benim sınıfım ve Ali'nin sınıfının sıvanıp, boyanmasından dolayı, tek derslikte 3 öğretmen ders anlatıyoruz. Bir haftadır bir inşaat işçisi gibi, okula iş kıyafetleri ile gidip geliyoruz. Dresliklerin giderek güzelleşmesi, bizleri, okulun her yanını tamir etmemiz için tahrik ediyor. Bu çalışmalarımızdan dolayı gerek köylülerden gerekse içinde bulunduğumuz camiadan takdir görmek hoşumuza gitmiyor değil. Yaptığımız işi takdir edilmek için yapmıyoruz desem, biraz  yalan söylemiş olurum. Yaptığımız işteki amacımızı %25 takdir edilme isteği, geri kalan kısmını ise yaptığımız işe olan sevgi diye oranlayabiliriz.

gürümze i.ö.o

      Yarın okul var ve ben öğrencilerimi özledim.Herbirinin değişik özellikleri var ve ben onları bu özellikleriyle seviyorum. Adem Ballı'nın( Şu anda Anandolu Öğretmen Lisesi öğrencisi) ders dinleme azmini, diğer Adem'in yerinde duramayışını, Emre 'nin umursamazlığını,..... Hepsini ama hepsini çok seviyorum.

        Hayat hep böyle gitmiyor biliyorum. Bazen kaldıramayacağım sorumluluklar yüklemiyor değil... Geçtiğimiz hafta yüküm ağır gelmiş olsa gerek silkinme ihtiyacı duydum. Silkinme ihtiyacı duydum diyorum ama yaptığım şeyi isteyerek yapmadım. İstemeyerek te olsa ailemdeki herkesin üzülmesine sebep oldum. Bu da yetmiyormuş gibi, ev arkadaşlarımı da üzdüm. Nasıl oldu bilmiyorum ama dedim ya hayatın yükü ağır geldi sanırım.

       Bugün elektiriksiz geçen 16. günüm. Artık buna da alışmaya başladım. Ramazan ayının 18 . günü (sanırım) ve ancak bayramda eve gidebileceğim. Evimi, annemi ve kardeşlerimi özledim. Bunu bağırmak, haykırmak istiyorum ama Ali (ev arkadaşım)uyanır, Nezih (ev arkadaşım ) bu çocuk kafayı mı yedi der diye korkuyorum. Sustukça artıyor özlemim. Günlük uğraşlarla avutuyorum kendimi. Yine aklıma geldiler ve doldu gözlerim. Yanımda Nezih olmasa ağlayacağım.Geçen haftaki gibi ağlayıp boşalabilsem.... Ama çevremdekileri ağlatıp, üzmeden. Çünkü hiç hakkım yok buna....

        Ramazan ayının bitmesini ve bayramın gelmesini hiç istemiyorum. Babasız, bir bayram sabahına hiç alışık değilim. Bayram günü ne yaparım bilmiyorum.Sanırım baba rolünü oynamak bana düşecek. Kardeşlerime harçlığı ben vereceğim. Harçlıkla baba olunmuyor. İçlerindeki baba özlemini nasıl gidereceğim onu bilmiyorum. İçlerindeki bu özlem hiç bitmesin. Çünkü onun özlemi bizleri birbirimize  daha sıkı bağlayıp kenetleyecek.

     yie efkarlandım, sanırım uyku tutmayacak. Ama yarın yapmam gereken işler var. Pardon bugün.. saat 00:30

     İyi geceler benim gardiyanım...

(Sevgili arkadaşlar artık kişisel sayfamda "HAYATTAN SEÇME GÜNLER" isimli sayfada öğretmenliğe başladığım günlerde tutmaya başladığım günlüğümden alıntılara yer vereceğim...İlk olara