ŞANLIURFA / CEYLANPINAR
Merhaba Arkadaşlar, Sevgili Dostlar,
Her eğitimde başka güzel duygularla döneriz. Bu sefer de çok güzel ve farklı duygular yaşama şansı buldum. Çok ilgili olan katılımcı öğretmen arkadaşlarımızdan, güler yüzlü öğretmenlerimizden ve çalışma arkadaşalrımdan çok şey öğrenerek döndüm.
Neler yaşadıklarını iliklerime kadar hissettim. Onlarla vedalaşırken üç beş cümle daha söylemek istedim, kendime güvenemedim, söyleyemedim. Bana hissettirdikleri bu güzel duygu için ne kadar teşekkür etsem azdır. Onlardan öğrendiklerimi de kendi akıl kütüphaneme kaydettim. Bu nedenle kendimi biraz daha zenginleşmiş hissediyorum. Çok genç olan o pırıl pırıl öğretmenlerin gözlerindeki bakışları, ışıltıyı unutamam. Bugün sınıflarına ne götürebileceklerinin takdirini onlara bıraktık.
Doğa ayrı güzel, hava ayrı güzeldi. Güneşli, pırıl pırıl iki gün geçirdik. Ovalık bir arazi, baharın canlılığı tüm çıplaklığıyla göze batıyor. Ekili tarlaların canlı yeşilliğini, nadasa bırakılan tarlalar ve yeşermeyen fıstık tarlaları dengeliyordu. Tarlada futbol oynayan çocukların yanına gidesim geldi. Tel örgüler vardı. Orası başka bir ülke duygusu bana çok buruk geldi. Belki de ilk defa yapay bir sınırın bu kadar yakınında olmanın verdiği tuhaflık. Acaba insan zamanla alışıyor mu bilemiyorum. Çocuklar taş atsa komşunun camı kırılır. O zaman bir ülke başka bir ülkenin camını mı kırmış sayılır, yoksa bir komşu çocuğu, bir komşunun camını mı kırmış sayılır bilemiyorum. Bildiğim tek şey varsa, zamanında bu sınırı çizenlerin, hiç insani boyutu üzerinde düşünmedikler ve orada yaşayan insanlarla hiç mi hiç empati kuramadıklarıdır.
Yüksek binanın üzerindeki savaşın izleri olduğu gibi duruyor. O binaya roket mermileri düşmüş ve siz yirmi adım butarafta benim ülkemde bir savaş yok deyip evinizde uyuyacaksınız. Nasıl bir duygu anlatamam.
Bu eğitimde gördüklerim ve hissettiklerim bitmedi. Sanırım benim için en zor olan şey de sevgili ekip arkadaşlarımı anlatabilmek. Onarın yaptıklarını anlatmaya kelimeler yetersiz kalır, nasıl anlatabilirim ki. Sevgili arkadaşlarımız Uğur, Mihrunisa, Nida, İsmet ve Oktay’ sizler için ne söylesem az gelir. Hiç bir teşekkür sizin emeğinizin ve enerjinizin karşılığı olamaz.
İnsanlar bu kadar mı fedakâr olurlar. Her biri kendi okullarında beş gün çalışıp, cuma günü akşama doğru Gaziantep, Adana ve Diyarbakır’dan yola çıkıp araçlarıyla geliyorlar. Kat ettikleri yol en az üç yüz kilometre. İki gün tempolu çalışmadan sonra bir de araç kullanarak aynı yolu dönüyorlar.
Sadece bu kadar da değil, Viranşehir, Ceylanpınar arası da elli kilometrelik yolu cumartesi pazar günü sabah gidip akşam dönüyorlar. Maddi boyutunu vazgeçtim, bu kadar enerjilerini bu işe koymaları karşısında ne denebilir bilemiyorum. Sadece bu arkadaşlarım da değil, Anadolu’da görev yapan tüm KZE’ler için bu geçerlidir. Kendi adıma onların hepsini yürekten kutluyorum. Karayoluyla yolculuk yapmak çok zor ve yorucu geliyor. Çok zaman alıyor. Gaziantep’ten Viranşehir’e otobüsle dört buçuk saatte gidebildim. Bu nedenle karayoluyla gitmek zorunda olan arkadaşlarımızı tekrar tebrik ediyorum.
Bir teşekkür de vakıf için gerekiyor. Daha temiz ve tek odalı otellerde rezervasyon yaptıkları için. Onca yorgunluktan sonra çok iyi geldi. Tertemiz bir otelde rahat rahat uyuyabildiğim için. Ayrıca herkesin kör penceresi olan horlama gibi bir çalgı aletini dinlemekten kurtulduk. :))) (Birilerine duyurulur!!! O kendini bilir. :))))))
Katılımcı arkadaşlarımıza paylaşımları ve güler yüzleri için, çalışma arkadaşlarıma dayanışmaları için, beni en seri şekilde uçağa yetiştirdikleri için, çalıştığımız okulun yöneticilerine kapılarını açtıkları için, vakıftaki arkadaşlarımıza organizasyonları ve dokümanları eksiksiz gönderdikleri için sonsuz teşekkürler. Başka bir yerde, başka bir zaman yine görüşmek dileğiyle.
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...