Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
4 + 4 + 4 Hakkında ODTÜ Eğitim Fakültesi Görüşü

4 + 4 + 4 Hakkında ODTÜ Eğitim Fakültesi Görüşü

 

ODTÜ Eğitim Fakültesinin Görüşü

http://www.fedu.metu.edu.tr/web/documents/other/222sayilIlkogretimveEgitimKanunuHakkindaEgitimFakultesiGorusu_s4_1.pdf

 Bu kanun teklifi zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarmayı ve 4’er yıllık üç ayrı kademeye ayırmayı amaçlamaktadır. Teklif 12 yıllık zorunlu eğitimin uygulamaya konması için bir tarih belirlememiştir. Zorunlu eğitim kapsamında 4. yılın sonundan itibaren mesleki eğitim, açık öğretim gibi farklı programlara yer verilmekte ve bu şekilde 2. kademe ile birlikte programlarda ayrışmaya gidilmesi öngörülmektedir. Teklifin gerekçesinde varolan kesintisiz 8 yıllık eğitimin öğrencilerin okula uyumu, mesleki eğitime yönlenmede geç kalınması gibi sorunlara neden olduğu ve yeni kademeler yoluyla bu sorunların çözüleceği belirtilmektedir. Aşağıda kanun teklifinde yer alan bazı maddeler çerçevesinde ortaya çıkacak sorunlar tartışılmakta ve teklifin bu haliyle eğitim alanındaki ilkelere ve bilimsel verilere aykırı olduğu ve eğitim sistemize büyük zarar vereceği sonucuna varılmaktadır.

1. Kanun teklifinde; Madde 8- (1) 1739 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İlköğretim birinci kademesinin son ders yılında öğrencilere ikinci kademede devam edilebilecek; ikinci kademesinin son ders yılında da ortaöğretimde devam edilebilecek okul ve programların hangi mesleklerin yolunu açabileceği ve bu mesleklerin kendilerine sağlayacağı yaşam standardı konusunda tanıtıcı bilgiler vermek üzere rehberlik servislerince gerekli çalışmalar yapılır." denmektedir.

Bu madde ile mesleki eğitime yönlendirmenin ilköğretim 4. sınıfta başlaması ve ilköğretim 2. kademede yer alacak olan 5. sınıftan itibaren öğrencilerin meslek eğitim veren programlara devam etme seçeneklerinin olması öngörülmektedir. Kanun teklifinde mesleki eğitimdeki verimsizliğin nedeninin, öğrencilerin mesleki eğitime daha erken yaşlarda yönlendirilmemesi olduğu belirtilmektedir. Bu bir varsayımdır ve hiçbir bilimsel desteği yoktur. Bilimsel gerçekler doğrultusunda 10 yaşındaki bir çocuğun mesleğe yönlendirilmesi çocuğun doğası ve geleceği açısından uygun değildir. Henüz somut işlem dönemini tamamlamamış, benlik algısı oluşmamış, mesleklere yönelik tutum ve ilgileri gelişmemiş, yeteneklerinin farkında olmayan, özetle gelişimsel olarak gelecekteki mesleğine yönelik karar vermeye hazır olmayan 10 yaş çocuklarının bu yaşta rehberlik servisi aracılığı ile belirli bir mesleğe yönlendirilmesi çağdaş eğitim ve kariyer gelişim ilkelerine aykırıdır. Her ne kadar daha sonraki aşamalarda çocuğa esneklik sağlanacağı ve isterse başka bir alanda mesleki eğitime devam etme ya da genel eğitim kanalına geri dönme şansı verilse de, geçen zaman çocuğun mesleki gelişimi ve eğitimi açısından geri dö

Boğaziçi Üniversitesi: 4+4+4 Bilim Dışı!

Boğaziçi Üniversitesi: 4+4+4 Bilim Dışı!

http://fed.boun.edu.tr/default.asp?MainId=18

Bir ülkedeki eğitim sistemi ve bunun uygulanmasını içeren model değişiklikleri, ancak daha önceki sistem ve uygulamalar bilimsel değerlendirmelerle ele alınıp gelişim ve değişimin zorunlu olduğu saptanırsa, gerekli olabilir. Böyle bir bilimsel değerlendirmeye dayanmayan değişiklikler, insan gücü açısından olduğu kadar ekonomik açıdan da savurganlığa neden olur. Bu çerçeve içinde, Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi aşağıdaki gerekçelerle ilgili Kanun Teklifi’nin geri çekilmesini önermektedir.

 1.     İlköğretim öncesi verilen okulöncesi eğitim, insan gücü açısından etkin olan ülkelerde zorunlu olup çağ nüfusunun % 100’ünü kapsamaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı 2010-2011 istatistiklerine göre Türkiye’de bu oran % 43.10’dur. Hedefimizin bu oranı % 100’e ulaştırmak olması gerekir. Okulöncesi eğitimin amacı,

 a.     Tüm çağ nüfusuna, ilköğretime ön koşul oluşturan bilgi ve becerileri kazandırmak

b.     Uluslararası ve ulusal araştırmaların 50 yıldır gösterdiği üzere eşitlik ilkesi çerçevesinde, sosyo-ekonomik düzey farklarını ortadan kaldırarak okullaşmaya ön koşul oluşturan becerilerde çocukları eşit hale getirmektir.

Okulöncesi eğitimin tüm çağ nüfusuna zorunlu olarak iletilmemesi, okullaşma süreçlerine hazırlık açısından alt sosyo-ekonomik düzeyden gelen çocuklar aleyhine, onarılması güç eşitsizlikler oluşturacaktır.

2.     Önerilen 4+4+4 modelinin ilk kademesi olan 4 yıllık eğitim kavramı hiçbir bilimsel temele dayanmamaktadır. Bilimsel araştırmalara göre çağ nüfusu bilişsel gelişim açısından ayrıştırıldığında, 7-11 yaş somut işlemler, 12 yaş üstü ise soyut işlemler dönemleri olarak belirlenmiştir. Dördüncü sınıftaki bir çocuğun, somut işlemler döneminin tam ortasındayken ilköğretimin ikinci kademesine geçmesi, bilimsel veriler ve bulgulara ters düşmektedir. Ayrıca, çocukların soyut işlemler dönemine girmeden bir öğretim kademesini tamamladığı hiçbir gelişmiş ülke bulunmamaktadır.

3.     İlköğretim birinci kademeden sonra, öğrencilerin açık öğretim ve evde eğitim gibi olanaklarla da öğretim görebilme önerisi, özellikle alt sosyo-ekonomik düzeyden gelen kız ve erkek çocuklarını okullaşma süreci dışına çıkaracak ve şu anda çağ nüfusunun % 98’inin yer aldığı ilköğretim eğitimi içinde bulunma oranını, bu gruplar aleyhine düşürecektir.  Bir ülkenin insan hakları açısından görevi, ilköğretimde çağ nüfusunun tümünü kapsaması iken önerilen modelde bu ilke büyük tehlike altına girmektedir. Böyle bir eşitsizlik, insan hakları açısından olduğu kadar insan gücü niteliğinin düşmesi açısından da eleştiriye açıktır.

4.     Ayrıca, okullaşma yalnız bilişsel gelişimin ‘olmazsa olmazı’ değil, aynı zamanda sosyalleşme süreçlerinin gerçekleştiği, çocuğun bir

4+4+4=?

4+4+4=?

Temel eğitimdeki değişiklik 4+4+4 ne getirir, ne götürür?

T.O.S.T.H.

T.O.S.T.H.

"Teknolojik Olmayan SorunlarımızıTeknolojiyle Halledemeyiz"

http://websites.ekampus.orav.org.tr/ahmetgunduz1976/2011/10/11/20546/content.aspx

Kısa adı Fatih Projesi olan 

 

kapsamında 17 ildeki 52 okula, 13 bin tablet bilgisayar ve 500 akıllı tahta dağıtıldı.

CHP Parti Meclis Üyesi, 22. Ve 23. Dönem Milletvekili Prof. Dr. Osman Coşkunoğlu, Cumhuriyet gazetesinde bu konuya ilişkin bir makale yazdı.

http://www.odatv.com/n.php?n=fatih-projesinin-perde-arkasi-0902121200

Coşkunoğlu yazısında Fatih Projesi’nin yararlı olup olmadığını sorguladı.

İşte “Fatih Projesi(!)” başlıklı o yazı:

Başbakan bir okulda ilk tabletleri dağıtarak Fatih Projesi’ni (!) başlattı. Çağımıza damga vuran teknolojiler ve eğitim yan yana olunca akan sular duruyor. Oysa, gerçekler çok farklı:

1. Ortada öğretmenleri, öğrencileri ve müfredatı da ele alan bir proje yok. 2010’da yayımlanan “MEB Stratejisi 2011-2014” belgesinde, konuyla yakında uzaktan ilgili tek bir kelime bile yok. Kullanılacak teknolojinin pedagojik değer ve katkısı üzerine tek bir belge veya araştırma yok.

Ortada sadece Başbakan’ın 2010 Kasımı’nda ve seçim öncesinde ortaya attığı bir slogan var. Bunun içini aceleyle doldurmak için MEB bürokratları, harcanacak 8-9 milyar TL için iştahı kabarmış birkaç şirketin de yardımıyla, genel ve sığ bazı açıklamalar yapmanın ötesine gidememiştir.

2. Konu üzerindeki tartışma, sadece satın alınacak donanımlar üzerine odaklanmıştır. Öğretmenlere verilen bir haftalık, toplam 15 saatlik dersin ne kadar yetersiz ve sığ olduğunu, pilot illerden birisi olan eski seçim bölgem Uşak’ta gözlemledim.

3. Eylül 2011’de New York Times gazetesinin yayımlamaya başladığı, ABD’deki okullarda uygulamaları inceleyen bir yazı dizisinde (www.nytimes.com/2011/09/04/technology/technology-in-schools-faces-questions-on-value.html?ref=technology), yoğun teknoloji kullanılan okullarda öğrencilerin öğrenme düzeylerinin iyileşmediği, hatta kötüleşebildiği açıkça gösteriliyor. 4 Şubat 2012 tarihli Los Angeles Times gazetesi, konunun saygın uzmanlarına ve bilim insanlarına sordukları “Bu gösterişli teknolojilerin eğitime gerçek katkısı nedir” sorusunun yanıtlarını içeren bir makale yayımladı (www.latimes.com/business/la-fi-hiltzik-20120205,0,639053.column). Yanıtlar aşağı yukarı aynıydı:

NASIL BAKARSAN ÖYLE GÖRÜRSÜN

NASIL BAKARSAN ÖYLE GÖRÜRSÜN

 

   

NASIL BAKARSAN ÖYLE GÖRÜRSÜN

Fransa’da, ağır işçilerin işleri hakkında ne düşündüklerini incelemek üzere araştırmayı yürüten bir görevli, bir inşaat alanına gönderilir. Görevli, ilk işçiye yaklaşır ve sorar:

“Ne yapıyorsun?”

“Nesin sen, kör mü?” diye öfkeyle bağırır işçi.

“Bu parçalanması imkânsız kayaları ilkel aletlerle kırıyor ve patronun emrettiği gibi bir araya yığıyorum. Cehennem sıcağında kan ter içinde kalıyorum. Bu çok ağır bir iş, ölümden beter.”

 Görevli hızla oradan uzaklaşır ve çekinerek ikinci işçiye yaklaşır. Aynı soruyu sorar:

“Ne yapıyorsun?” İşçi cevap verir:

“Kayaları mimari plana uygun şekilde yerleştirilebilmeleri için, kullanılabilir şekle getirmeye çalışıyorum. Bu ağır ve bazen de monoton bir iş, ama karım ve çocuklarım için para gerekli sonuçta bir işim var. Daha kötü de olabilirdi.”

 Biraz cesaretlenen görevli üçüncü işçiye doğru ilerler.

“Ya sen ne yapıyorsun?” diye sorar.

“Görmüyor musun?” der işçi kollarını gökyüzüne kaldırarak. “Bir katedral yapıyorum.”

 Bu hik&ac