Daphne'nin Defne Ağacına dönüşümü...
Baş Tanrı Zeus'un oğlu olan Apollon başlangıçta Güneş Tanrısıymış. Her sabah dört tanrısal atın çektiği altın arabası ile peşinde güneş, gökyüzünü bir uçtan bir uca dolaşırmış.Günlerden birgün, elinde oku ve yayıyla bebek yüzlü aşk Tanrısı Eros'a rastlamış. Eros'un bebeksi yüzüne ve elindeki ok ve yaya bakan Apollon kendisini tutamamış ve Aşk Tanrı'sına şöyle demiş *(henüz adına "aşk" denen oku yüreğinde hissetmediği için) " Ey Aşkın Tanrısı! Bu savaş araçları senin eline hiç yakışmıyor. Onları bana verirsen uygun olan yerde, yani savaş meydanlarında kullanırım. Bilirsin benim attığım ok yerini bulur, bu konuda benim üzerime yoktur.” Apollon'un bu sözleri çocuk gözlü, bebek yüzlü Aşk Tanrısı Eros'u çok kızdırmış, güzel gözleri sinirden alev alev parlamış. Apollon'a demiş ki; “Ey Güneşin, müziğin, okun Tanrısı güçlü ve akıllı Apollon. Söylediklerinde elbette ki doğruluk payı var. Senin oklarının her şeyi vurabilir mutlaka. Ama unuttuğun bir şey var ki, o da benim oklarım seni bile vurabilir. Benim işimi neden böyle küçümsüyorsun” Eros sözlerini bitirdikten sonra Apollon'un yanından hızla uzaklaşmış. Ama bir yandan da Apollon'a oklarının tadını tattıracağına yemin etmiş. Apollon günlerden birgün yine yeşillikler içindeki ülkesinde oturmuş lirini çalarken ormanda yalnız başında dolaşmakta olan güzeller güzeli su perisi Daphne'yi görmüş. Onu görür görmez bütün vücudunu bir titreme almış. Kendinden geçmiş bir halde tanrıçaları bile kıskandıran bir güzelliğe sahip olan bu su perisini izlemeye başlamış. Ancak onları izleyen birisi daha varmış. Aşk tanrısı Eros. Eros Apollon'un kendisini küçümsemesinin intikamını almanın vaktinin geldiğini görünce sevinmiş ve hemen sadağından sadece tanrıların görüp hissedebildikleri oklarından nefret okunu çekip Daphne'nin yüreğine saplayıvermiş *(İşte "aşk"ın olmazsa olmazı!! ). Eros'un Tanrısal okları kalbine saplanan Daphne'nin kalbi artık yeryüzünde aşka kapatılmış böylece (Ah Eros, bu yapılır mıydı?? ). Eros sadağından çıkardığı aşk okunu da Apollon'un kalbine saplayıvermiş..............
Rivayete göre hazin bir sonla biten (bu arada "mutlu sonla biten aşk" var mı? veya mutlu sonla biten " aşk " olur mu? ) Güneş Tanrısı Ve Su Perisinin Aşkını, şair Melih Cevdet Anday, Defne ile Tanrı adlı şiirinde bakın nasıl anlatmış,
Eskiden çok eskiden yeryüzünde
Güzelliği dillere destan
Bir su perisi vardı adı Defne
Upuzun saçları altın sarısıydı
Dolaşırdı kuytu ormanlarda bütün gün
Defne ırmak tanrısının kızıydı
Babası Pene derdi ki, kızım
Sen bana bir damat borçlusun
Sen bana bir torun borçlusun
Defne dedi ki babacığım
Beni zorlama ne olursun
Bırak beni kız kalayım ne olursun
Sıram boynu büyük yavuklu
Bekleyedursun bir ayında
Defne başıboş gönlü özgür
İnatçı, hırçın ve gururlu
Koşup dururdu ormanda
“ benim geyiğim sen, kuzum sen
Benim biricik güvercinim sen
Kuzu kurttan korkar, geyik aslandan
Güvercin kartaldan kaçar
Ben sana acı vermek istemem
Ayaklarını kanatmasın çalılar
Yavaşla biraz düşeceksin
Geçtiğin keçi yolları dar
Dur hele kaçma benden
Sevgimdir seni kovalayan…”
Daha sözünü bitirmeden avcı
Korkak adımlarla uzaklaştı Defne
Kaçarken daha bir güzelleşti de
Ardında tir tir titreyen avcı
Tavşan kovalayan hırslı bir tazı
Gibi düştü Defne’nin peşine.
“ Ben de yılmadan kovalayacağım
Büyülediğin kimmiş öğren
Ben ne bir dağlı ne bir çobanım
Oklardan sakınılmaz tanrıyım
Koca Zeus’tur babam
Geçmişi, bugünü, geleceği
Benimle bildi herkes, benimle bilir
Saz tellerine ben verdim seslerini
İlaçlar yaptım yabanıl otlardan
Ama bana çare değil şimdi hiçbiri
Kimden kaçıyorsun öyle sen
Asıl sensin benim avcım
Beni sen vurdun can evimden”.
Tavşan koşuyor, durmadan koşuyordu
Ardında av köpeği ter içinde
Boynunu uzatmış, yetişmek üzere
Birinde umut vardı, birinde korku
Tavşan ensesinde nefesler duyuyordu
Çünkü ışık gibi saran tanrıyı
Sevinin kanatlarıydı.
Gücü kalmamıştı artık Defne’nin
Koşamıyordu kaçamıyordu
Sapsarı, yalvardı babasına
Pene’nin suları üstünde gezdirip gözlerini
Cezasını çekiyorum güzelliğimin
Irmakların gücü de sen gibi tanrısalsa
Ne yap yap değiştir beni
Başka bir biçime koy baba”.
Yalvarması daha bitmemişti ki
Bir gevşeklik sardı her yerini
Örtüldü göğüs yaprakla
Kolları, saçları dal oluverdi.
Avcı kollarına aldığı zaman
Kalbi çarpıyordu Defne’nin
Taze yaprakların altından.
Yazık dedi tanrı çok yazık
Saramadan yitirdim seni
Bari benim ağacım ol da
Yaprakların çelenk olsun kahramanlara
Ezgilerde, türkülerde anılsın bundan sonra
Yan yana adlarımız
Yazık dedi tanrı çok yazık.
"Peki şimdi nerden çıktı bu yazı, şiir "diye düşünebilirsiniz!? Elbette Hatay "yolculuğu"ndan.. Meğerse bu tanrısal aşk hikayesinin geçtiği yer bugünkü Antakya'nın Harbiye'si imiş. Harbiye'nin şelaleleri de güzel Daphne'nin döktüğü gözyaşlarıymış..15 Ekim akşamı yazdan kalma bir havada yemekten dönerken, Kayhan Hocam, elinde mis kokulu defne sabunları olan poşeti ile otobüse binince (tabiki aşağıya inildi ve sabunlardan bolca alındı) bu rivayetten söz etti, çok ilgimi çekti ve sizlerle de paylaşmak istedim..
Bir "yolculuk"dan şimdilik bu kadar. Boşuna dememişler; "çok okuyan mı, çok gezen mi bilir?" Yeni bir "yoldan", yeni anılarda / haberlerde buluşmak dileklerimle..
http://www.bunlarlazim.com/mitolojiden-dunya-dillerine-armagan-daphne-defne.htmlBütün alıntıdır.
* benim notlarım
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...