Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
CEBİMİZDE KALANLAR - 1

CEBİMİZDE KALANLAR - 1

CEBİMİZDE KALANLAR

    Çalıştay sonrası biraz rahatsızlamıştım.  Arkadaşça bir ses müşahade odasında yankılanınca gözlerimi açtım. Birkaç meraklı sorudan sonra toparlanıp birlikte öğretmen evine geçtik. Masaya oturur oturmaz, hoş sohbeti aşan bir tavırla karşılaştım. Kendimi aşırı yıprattığımı, kitap mitapla uğraşmanın yanı sıra, Akademi falan işleriyle kendimi yorup, dünyayı kurtaracak adam pozları çizmenin gereksizliğini anlatan, anlamsız boyutlara ulaşan bir eleştiri yağmuru başlamıştı. Yorgundum. Arkadaşın, kendince bana yardım etme istekliliğinin farkındaydım. Bununla birlikte ağır abi tavırlarını çekemeyecek durumdaydım. Müsaade isteyip kalkacaktım ki, başka bir dostun masamıza yöneldiğini fark ettim. Bu dost birlikte çalıştığım Ali KARA idi. Kısa bir merhabalaşmanın ardından, eleştirilerine devam eden arkadaşımıza döndü ve  “Arkadaşım, hocanın üzerine gitme. Bak sana bir şey anlatayım,” diye başladı. “İl proje tanıtım toplantıları yapıyorduk. Son toplantıda sunucu tanıtımı yaparken, öğretmenin biri ayağa fırladı ve bırakın bu faso fiso işleri kardeşim, otuz dört vatandaşın öldüğü bir günde başka işiniz gücünüz yok mu, sizin dedi. Herkes şok olmuştu. Sunucu arkadaşa dönüp, ben devam edebilir miyim, dedim ve mikrofonu aldım.”

     Dikkatle Ali KARA’yı dinliyordum. Taşı nerede ne zaman vuracaktı acaba ? Devam etti. “Bakınız sizin kadar burada bulunan herkes ülkesini sevmektedir. Bu gün bu olay yaşandıysa kendi teknolojimizi üretememektendir… Eğer o heronları biz yapmış olsaydık, ikisi arızalı, beşi tamirde bilmem ne olmayacaktı. Dolayısıyla kendi heronlarımızla, tanılanmış bilgilere daha rahat sahip olabilecektik. Haa buraya heron yapmak için toplanmadık. Bizler bu heronları yapacak çocukları yetişmek için buradayız, diyince salonda bir alkış koptu. Ogün orada çok güzel bir çalışma yaptık,” dedi. 

     İlk dost sandalyesine iyice gömülmüş, istemsizce ayaklarını sallamaya başlamıştı.  Ali KARA ise, istediğini elde etmiş bir yırtıcı gibi sırıtıyordu. Çayından bir yudum daha aldı. Kurduğu üstünlüğü sürdürmek istiyordu. Devam etti. “Bak arkadaşım, ben ilkokuldayken robot yapardım. Kolunu oynatması için, ayrı bir motor, ayağını oynatması için başka bir motor takardım. O zamanlar pil yatağı da yoktu. Pilleri seri bağlamak için lehim dahi yapardım. Haa, ben makine mühendisi olmayı çok isterdim ama olmadı. İsteğimle fazla ilgili olmayan bir alanda eğitim aldım. Kimya okudum. Şimdi ise hiç istemediğim bir şeyi yapıyorum. İdareciyim.”

     4 Şubat 2012 Cumartesi 10:39 19 Yorum

ORAV için bir yorum

ORAV için bir yorum

 

 

 

Kayhan KARLI Hocamızın  “Gelecek için öğrenmek ve öğretmek” Hürriyet Eğitim com daki yazısına yazılmış yorumu sizlerle paylaşmak istedim.

sengulkesler

Etik anlayışın Öğrenme Yoldaşı olunabilmesi için olmazsa olmazlığı yadsınamaz. Etik kavramının gereklerini içselleştiremeyen bireyler hangi pozisyonda ve hangi işi yapmakta olurlarsa olsunlar meslektaş öğrenmesini gerçekleştiremezler. ÖRAV kurucularından, tam zamanlı eğitmenlerinden, kısmi zamanlı eğitmenlerine, alakalı olduğu tüm kişiler ve ucundan kıyısından alakası olan herkeste benim çok özel bulduğum, görülmemesinin namümkün olduğunu düşündüğüm ortak özellikler; *etik anlayış, *ilkeli duruş, *karşılıklı bağımlı ilişkileriyle beslenen, *ekip ruhu, *öğrenme yoldaşlığı. Daha ne olsun? Bu özelliklerin bir arada sağlanabilmesidir ÖRAV farkını yaratan ve ÖRAV'ın fark yaratmasını sağlayan. Kişisel fikrim, bu özelliklerin yetişkin insanlarda sonradan geliştirilebilse de bu boyutta gerçekleştirilemeyişidir. Dolayısıyla ÖRAV seçimlerini ve tercihlerini tabiri caizse hedefi on ikiden vurarak yapmayı başarmış. Elbette ÖRAV fikrini geliştirebilenlerin doğru yol arkadaşlarıyla yola çıkmasınında yola devam edebilmesinin de şaşılacak bir tarafı yoktur. Bu bağlamda naçizane önerim,ÖRAV bünyesinde bu özellikleriyle fark yaratan bu saygıdeğer insanlar hakkında bir araştırma yapılması. Yukarıda belirttiğim gibi bu meziyetlerin hepsi sonradan kazanıldı denemez diye düşünüyorum. Acaba; *ortak özellikleri nelerdir? *geçmiş yaşamlarında benzerlik bulunmakta mı? *eğitim hayatlarındaki benzer olgu ve olaylar nelerdir? *yetiştikleri aile yapılarında benzerlikler var mı? *yetiştirilme tarzlarında bir ortak nokta bulunuyor mu? *Meslek hayatlarında benzer deneyimleri neler? *Ortak hobilerin oranı nedir? Çoğaltılabilir tabi. ben bilimsel bir araştırma yapmış değilim şimdiye dek.Yapanlar doğru sorularla güzel bir tez hazırlayabilirler. Böyle bir araştırmanın yapılması, anlamlı bir sonuç elde edilirse bundan gerek öğrencilerimizin eğitiminde, gerek meslektaş öğrenmesini mümkün kılma ve öğrenme yoldaşlığını geçerli kılabilmede, 21.yyılın okulunu,öğretmenini,eğitimde inovasyonu gerçekleştirmede yararlanılmasını öneriyorum. Bulunan anlamlı sonuçlar yol haritası olacaktır. Sürç-ü lisan ettimse affola. Yorumlarınızı merakla bekliyorum. Düşünülmeye değmez mi sizce? Selamlar.

Şengül KESLER.

15.12.2011 20:23:36

 

 

 

 

Kayhan KARLI Hocamızın.doc

Kırmızı Kurdele de Son Durum

Kırmızı Kurdele de Son Durum

KIRMIZI KURDELEDE SON DURUM

 O gün çalışmalarımdan dolayı eve bayağı geç gitmiştim. Evde misafirler vardı. Kısa bir hoş geldiniz safhasından sonra oğlumun okul formalarını henüz çıkarmamış olduğunu fark ettim. Değişik bir durum vardı. Arkadaşların yanında konuşmak doğru olmayacaktı. Öyle de yaptım. Normal bir ortam havasında konuşmalara daldık. Aradan fazla zaman geçmedi ki oğlum yanıma gelip,

- Baba bunu çıkarır mısın? dedi.

Formanın üzerinde bir şeyi işaret ediyordu. İlk bakışta fark etmemiştim. Birinci sınıfa giden oğlumun göğsünde bir santimetrelik kırmızı kurdele ve yanında küçük bir nazar boncuğu takılıydı. Ben henüz cevap vermeden arkadaşlar,

- Onu çıkarmaman gerekli. Öğretmenin, onu okumaya geçtiğin için taktı. dediler,

Oğlum, bu cevaptan pek memnun kalmamış olacak ki. Hafifçe eğildi ve,

            - Baba istemiyorum. dedi.

Bu ifadeler ilgi çekmek istiyor diye algılansa da, arka planda bir rahatsızlık olduğu kesindi.

O gece konuşamadık. Bir sonraki gün akşam konuyu açmak istedim. Aramızda şöyle bir diyalog geçti.

            - Oğlum öğretmeniniz tüm arkadaşlarına kurdele taktı mı?

            - Bilmiyorum baba.

            - Şey, kurdele takılınca sen neler hissetin.

            - Baba bu konuda konuşmak istemiyorum.

            - Oğlum lütfen. Seninle konuşmak istiyorum.

            - Baba ben kimseyle dalga geçmedim tamam mı. … demez mi.

İNSAN

İNSAN

İNSAN

Ey evlat, unutma!

Şucu veya bucu olabilirsin. Yeni bir akım veya fikir hareketi de başlatabilirsin. Unutma! Bütün bunlardan önce yapman gereken ilk şey insan olmaktır. Evet, bir şey olmadan önce insan olmalı. İnsanlık değerlerini tamamen özümsemeli. Sonra ne istersen ol. İnancım o ki, şuculuğun veya buculuğundan ziyade, insanlığının modelliği seni hep yüceltecektir. Unutma! İnsan olmadan önce eğer bir şey olmaya çalışırsan, işte o zaman özgürlüğün sınırları zorlanır. İnsanları değişmeye zorlamakla devam edecek bir sürece girersin. Unutma! İnsanlar karşısındakinin sözlerini dinleyerek değil, karşısındakinin davranışlarını izleyip, beğenip, model almak isterse kendi isteğiyle ancak değişebilirler. Sözlü olarak birinin değişimi için zorlarsan, kendi özgürlüğünün sınırlarını aşıp, karşıdakinin özgürlüğünü de hiçe saymış olursun.

Unutma!  Kişisel ve ülkesel özgürlükler, tartışma götürmeyecek kadar değerlidir. Bunun için özgürlüğü, içi doldurulmuş bir şekilde özümsemen gerekir

 

İnsanlık ve özgürlük.  Birbirlerinin olmazsa olmazı iki kavram.

 

Unutma! İnsanlık değerlerinden birisi özgürlükken, özgürlüğün temel taşlarından biri de insan olmaktır.

Özgürsen, insanlık değerlerini belirleye bilir ve insan olabilirsin.

İnsansan, özgürlük kavramına değer verebilirsin.

 

Eğer bir vasiyetname yazacak olsaydım kesinlikle ilk başa şu cümleleri yazardım.

Ey evladım unutma!

 

Özgür olabilirsen, insan olabilirsin,

İnsansan ancak özgür kalabilirsin.

29 Kasım 2011 Salı 13:45 6 Yorum

Günün Sloganı - Mutlu Tablo

Günün Sloganı - Mutlu Tablo

 

 

MUTLU TABLO

Öğlen arası okul bahçesindeyim. Atatürk büstünün üzerine çıkmış bir anasınıfı öğrencisi gördüm. İlk planda görmemezlikten geldim. Beklide bir şey yapıp yapmayacağımı düşünüyordum. Çocuk o anda “yaya ya şaşa şa Atatürk çok yaşa” diye bağırıyordu. Çok hoşuma gitti. Döndüm ve sevgiyle baktım. Öğrencinin içsel dünyasında yaşadığı bu güzelliği, resmiyet adına kesmediğim için mutluyum. Keşke onun yanına çıkıp, birlikte tezahürat yapabilecek toplumsal baskıyı da üzerimde hissetmeseydim. Bu günün sloganını öğrencimizden aldım. “yaya ya şaşa şa Atatürk çok yaşa” hem de büstün üzerinde oturarak.

 

MUTLU TABLO.doc