O
O gün, Onun ne düşündüğünü kimse bilmiyordu. Sevinmeli mi? Üzülmeli mi? Karmakarışık duygular içindeydi az bir zaman sonra kızı evlenecekti. 17 yaşından beri onlardan uzakta yaşamına devam etmesine rağmen. Ona çocukluğundan beri hep güvenmişti. Belki ona güvendiğini açık açık söylememişti. Belki onun rahatsızlığını da duyuyordu. Sanki duygularını doğa bile okuyor, bir yağmur yağıyor, bir güneş açıyordu. Sanki şehir günahlarından arınıyordu. Belki güzelliklerin başlangıcıydı. Salonun önünde bir oraya bir buraya dimdik yürürken güzel olsun, güzel olsun sözcüklerini tekrarlayıp duruyordu. İçindeki duygularını sanki yüzüne geçirdiği maske ile görünmesini engellemeye çalışıyordu. Gözlerini, göz ve dudak kenarındaki çizgilerinde okunmaması için sohbet sırasında bakışlarını kaydırıyor, etrafına bir şeyler söyleyerek içindeki bastırılması gereken duygularını saklamaya çalışıyordu. Kaygıları ağır basıyordu. Kaygılarını kovalamak istercesine oradan oraya dolaşıyor, bakınıyor, konuşuyor ve herkesi dikkatlice izliyordu. Bir taraftan da içinden dua eder gibi güzel olsun, güzel olsun, hep güzellikler yaşasın o bunu hak ediyor, sözcüklerini tekrarlayıp duruyordu. Salona girdiğinde kenar koltuklardan birine oturdu. Duygularını ve göz yaşlarını kimsenin görmesini istemiyordu. Onlar evet derken, nefesini tuttu kızının masadan göz ucuyla ona doğru bakmasıyla o içindeki sıkıntı birden yok olmuştu. Sonra da rahatlamış bir şekilde oturmaya başladı. Emanet olan ok artık yaydan çıkmıştı. Ona baba olduğu ilk günkü sevgisiyle sarıldı. İlk günkü kokusu geldi burnuna burnu ve kalbi biraz sızladı. O bile onu kokladığının farkına bile varmadı.
Çocuklar
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.
Halil Cibran
Işığınız bol, Sevginiz daim olsun…
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...