Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
NE DERSİNİZ? KARAR SİZİN. Bu Hikaye de Bizden 10 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

NE DERSİNİZ? KARAR SİZİN. Bu Hikaye de Bizden

Bu aralar nedense,hepyabancı çeviriler revaçta. Eğitimlerde yok mu bizden örnekler diye soruyorlar. Biraz arşivleri araştırdınız mı? Bizden eski örnekler ortaya çıkıyor. İşte bizden bir küçük hikaye. Yeni hikayeler sizlerin sınıfta yaşadıklarınızı paylaşmanız ile ortaya çıkacak. Neden çekiniriz ki yaptığımz güzel şeyleri paylaşmaktan?

Benim düşüncem katılırsınız veya katılmayabilirsiniz?

İki düşünce ortaya çıkıyor;

Ya güç ben de kalsın kimse bilmesin.

Ya önemsiz görmememiz ve teknolojiden korkarak paylaşmamız.

Sonuç;

Eğitimle uğraşanlar yaşadıkları ve düşüncelerini paylaşmadığı sürece eğitimle ilgisi olmayanlar eğitimle ilgili düşüncelerini yazarlar, eğitimle uğraşanlar da o düşünceleri uygularlar.

Karar sizin sevgili öğretmenler,ya düşünceleri yazar paylaşırsınız. Ya da yazılanları uygularsınız.

yazmanız ve paylaşmanız dileğiyle...

Sevgilerimle

O gün okul kapısından ilk defa içeriye giren Mustafa, müzik odasında daha önce hiç görmediği bir enstrüman gördü. Çünkü bir defasında kıraathanede gördüğü bir gazetenin en arka sayfasında enstrüman fotoğrafları görmüştü. Bu gördüklerinden değildi lakin…

Tanıyamadı.

Saz dese saz değil; piyano dese piyano değil; keman dese keman değil.

O sıra genç öğretmeni kulağına fısıldadı:

Akordiyon…

Eline aldı; gülümseyerek ve utanarak anlamsız sesler çıkarmaya başladı.

Diğer müzik aletlerine baktı;

Piyanoyu çalabileceğini düşündü.

***

Öğretmeniyle beraber yemek salonuna gitti sonra; çelikten dört kapta, dört farklı yemek vardı. Fakat tek başına tabaktan yemek yememişti önceleri; asıl büyük sorun ise çatal ve kaşıktı…

Öğretmeni yanına oturdu; çatal ve kaşıkla yemek yemeyi öğretti. Bodrum katına indiler daha sonra; Mustafa ilk defa ayakkabı ile tanıştı. İlk önceleri zorlandı; sonra alıştı.

16’sında okulu tamamladığında aynı öğretmen Mustafa’ya seslendi:

- Bundan sonra siz öğretmen olacaksınız; siz buraya nasıl geldiyseniz, sizin gibi bu okullara gelen öğrencilere hayatı öğreteceksiniz.

Gitti Mustafa…

Öğretmenlerinden aldığı aydınlıkla başka çocukları aydınlatmaya…

***

Köy enstitüsüydü orası…

O fakir Anadolu topraklarının yazgısı kara kaç çocuğunu alıp sanatçı, bilim adamı, yazar, siyasetçi yaptı?

Ve o sanatçılar, o bilim adamları, o yazarlar nasılda aydınlattı savaştan ve karanlıktan çıkmış bu ülkeyi?

Alıntıdır.Çeviri değil

Mevlüt Soysal

Bakalım bu paylaşımı kaç kişi okuyup kaç kişi yorum yazacak?

Biz öğretmenler yaptığımızgüzel şeyleri yazmayıp, yabancı çevirilere okuyup hayranlığımz nereye kadar devam edeceğini merak ediyorum.

Ne dersiniz? beğendiniz mi? Düşüncelerinizi yorum kısmına yazarsanız senirim.

 

Görüntülenme Sayısı:Google.Apis.Requests.RequestError User does not have sufficient permissions for this profile. [403] Errors [ Message[User does not have sufficient permissions for this profile.] Location[ - ] Reason[insufficientPermissions] Domain[global] ]

  • Emeğinize sağlık hocam. Siz de belirtmişsiniz, ben de tekrar edeyim. Bence en büyük neden yaptığımızın değersiz olduğunu ( herkes tarafından yapılan, basit... vb.) düşünmemiz... Oysa ki ne kadar değerli ve anlamlı çalışmalarımız ve örneklerimiz var.

    | cevapla |1 defa beğenildi.
  • öğrenmenin gücüyle

    | cevapla |2 defa beğenildi.

    uercin

    6.3.2015

  • Teşekkürler Yusuf Ziya Hocam önemli bir noktaya değindiğiniz için.İlla ki bilimsel yazmamız gerekmiyor,yaşadıklarımızı paylaşsak,paylaşımlarımızı okusak,tıpkı günlük gazete okur gibi ...Zümre toplantılarında bile sorunları konuşmaya gerek yok,bizi kimse dinlemez,sesimizi kimse duymaz mantığıyla susarsak eğitimde sınıfta kalırız,gelişemeyiz...Sonra  sorunlar dağ gibi büyür büyür...Kurtarın bizi...Hangi ülkenin eğitim sistemini alsak ?...Yok Finlandiya,olmadı başka ülkenin eğitim sistemi...Olan öğrencilerimize oluyor.. Beğenilme kaygısına düşmeden yazmalıyız.Emekli öğretmenlerimiz de yazmalı,onlardan öğreneceğimiz çok şeyler var.Türk eğitim sistemini yaşadıklarını,gördüklerini paylaşsalar ortaya farklı şeyler çıkacağını düşünüyorum.

    'Muallimler,yeni nesil sizin eseriniz olacaktır'. Mustafa Kemal Atatürk .

    | cevapla |1 defa beğenildi.

    Esin Özbay

    6.3.2015

  • 1979 yılında ortaokulda başlamıştım. Sesinden bile korkan biriyim o zamanlar. Gülümseyen bize değer veren bir öğretmen kadrosu ile tanıştım. Ticaret Dersimiz giren öğretmenim Varlıoğlu sen söyle diyerek hitap etmişti
    Kendimi çok önemli hissetmiştim.  Derse başladıktan sonra elimizi ağımıza götürmeden esnediğimizde  "Centilmen insan karanlıkta dahi esnerken elini ağzına götüren insandır" demişti.  Bunun otokontrol olduğunu sonradan fark etmiştim. Ailem okumamı istemediğinden eve kadar gelip ikna etmeye çalışmışlardı. Fen Lisesi sınavlarına girmeye izin alamamışlardı. Sayısal zekası var. Ne olur engellemeyin deseler de kısmet olmadı sınavlara girmek. Sınavın olduğu gün üzülmeyin diye beni öğretmenler odasına alıp bol bol sohbet etmişlerdi. Öyle güzel anlarım var ki. Ve ben şu an öğretmenim. Elleri öpülesi öğretmenlerim sayesinde... Ben su an tüm ogrencilerime isimleriyle hitap ediyorum.

    | cevapla |3 defa beğenildi.

    Mualla Varlıoğlu

    6.3.2015

  • Köy enstituleri, devaminda Ogretmen okullari, devaminda Ogretmen liseleri, devaminda Anadolu Ogretmen liseleri, devaminda ...........
    Devami yok, koskoca bir tarih kapandi.
    Bu hikayeye dogru dersem yalan olur. Cunku dogru demek o insanlara haksizlik olur, COK DOGRU demek gerekir. Hikayeyi duyunca tuylerim diken diken oldu, cunku ben de bir Ogretmen lisesi mezunuyum. Bahsi gecen hikayede tasvir edilen kadar vahim durumda olan arkadaslarimiz vardi. Biz kazandigimiz okula 7-8 km uzaklikta idik lakin urfa dan, yozgat tan, batman dan, corum dan, maras tan, ankara dan gelen arkadaslarimiz vardi. Kalpleri kirik, gonlu zengin, cepleri fakir, gun kurusu, bozkirin cocuklari,  yigit anadolu insanlari.
    Simdi ulkemin dort bir yaninda insanlik icin calisan binlerce Ogretmen Liseli...

    | cevapla |2 defa beğenildi.
  • En iyi bilen en sade anlatandir en yalın haliyle yine taşı gediğine koymussunuz üstat teşekkürler

    | cevapla |1 defa beğenildi.
  • yusuf hocam yuregı kaleme dokulen güzel insan paylasıldıkça güzelikler çogalırmış siz bunu en iyi yapanlardansınız .tesekurler.

    | cevapla |1 defa beğenildi.

    Leman Özay

    7.3.2015

  • yusuf ziya abi.sizinle 21/22 şubat ta tanıştık.ondan dolayı müsade edersen  size bir büyük -bir abi gözüyle bakıyorum.harika yazınız için kocaman teşekkürler.başka çeviriler olmaması-bol alıntılar dileğimle.saygılarımla.mustafa doğanay arık-

    | cevapla |1 defa beğenildi.
  • Anadolu'nun ezgilerinin şarkıya dönüştüğü bu güzel okulları  en iyi anlatan hikaye bu olmalı...
    Zeytinin teri
    Dr.Mehmet Uhri anlatıyor; Arabamız su kaynatmasa durmayacaktık o sıcak yaz günü, Balıkesir'in Savaştepe ilçesinde.. Yola çıkmadan önce arabaya bakım yaptırmış, hararet sorunu olduğunu söylememe rağmen arıza bulamamışlardı. Dağda su kaynattıktan sonra motorun soğumasını bekleyip ancak Savaştepe'ye kadar gidebilmiştik..   Birlikte yolculuk ettiğim eşim ve kızımın da canı sıkkındı. Günlerden pazardı ve her yer tatildi. Sanayi sitesinde arabaya baktıracak birilerini aradık, bulamadık. Can sıkıntısı ve çaresizlik içinde söylenirken tamirci aradığımızı duyan birileri aracılığıyla tanıştık Hüseyin amcayla.   Elinde küçük bir alet çantası vardı. Yardımcı olmak istediğini söyledi.   Motora yaklaştı, sesini dinledi. Kontağı kapatıp tekrar açtı. Hiçbir yere dokunmadan uzun uzun motoru ve çalışmasını izledi. "motorun soğutma sisteminde sorun görmediğinden" söz etti. Bir süre daha bakındı.. Sonra
     
    -Buldum galiba!  Diye haykırdı. -Her şey normal görünüyor ve su kaynatıyor ise araba su eksiltiyor demektir.  Muhtemelen kalorifer peteği delinmiş, su kaçırıyordur. O takdirde döşemelerin ıslak olmalı. Dedi.
     
    Gerçekten de onca uzmanın çalıştığı servisin bulamadığı sorunu kısa sürede görmüştü. Arabanın kalorifer sistemi su kaçırıyor eksilen soğutma suyu yüzünden araba hararet yapıyordu. Kalorifer sistemini devre dışı bırakıp geçici bile olsa su kaçağını önleyip sorunu çözdü, Hüseyin amca.
     
    Teşekkür edip borcumu sordum. Arabanın camındaki tıp armasını gösterdi;   - Doktor musun?   - Evet.   - Bizim hanımın yıllardır geçmeyen ağrıları var. Gelip bakarsan ödeşiriz.   Ben de hanıma doktor götürmüş, gönlünü almış olurum. Hem de çayımızı içer soluklanırsınız.Hep beraber, Hüseyin amcanın evine gittik. Tek katlı bahçeli şirin bir evdi.
     ''Altta devam ediyor..:)''

    | cevapla |1 defa beğenildi.

    Uğur Özeren

    9.3.2015

  • Hanımının şikayetlerini dinleyip, muayene ettim. Çoğu yaşlılığa ve menopoza  bağlı yakınmaları için tavsiyelerde bulunup iki de ilaç yazdım.
     
    Kadıncağızın yüzü güldü. Teşekkür etti. Çay hazırlamak için izin istedi.   Bu arada ilkokul çağındaki kızım boş durmuyor odaları karıştırıyordu.  Bir şey kırıp dökmesin diye yanına gittiğimde evin bir odasının duvarlarının kitapla dolu olduğunu gördüm.. Şaşkınlığım daha da artmıştı..
    Muhabbet ilerleyince, tamirci sandığım Hüseyin amcanın gerçekte emekli ilkokul öğretmeni olduğunu 39 yıl devlet hizmetinde Ege'nin köylerinde çalışıp emekli olduktan sonra Savaştepe'ye yerleştiğini anlattı.   Çocuklarının okuyup büyük şehre gittiğini burada hanımıyla baş başa yaşadığından dem vurdu.   - Neden buraya yerleştin?
    - Ben okumayı, yazmayı, hayatı burada öğrendim. Sizler bilmezsiniz,unutuldu gitti. Ben Savaştepe köy enstitüsünün ilk mezunlarındanım.   Hasan Ali Yücel maarif vekili iken ilk köy enstitüsü burada açıldı.. Burada öğrendim ben hayatı, bir şeyler öğretmenin nasıl mutluluk verdiğini.
    Ayrılamadım buralardan.   - Peki bu tamircilik işi nereden çıktı?
    - Dedim ya, bilmezsiniz sizler, köy enstitüsü mezunu olmanın ne demek olduğunu?  O zamanın okulları sanırsınız. Halbuki orada bu toprağın çocuklarına okuma yazmanın yanı sıra çiftçiliği, hayvancılığı, inşaat yapmayı, yemek yapmayı, bozulanları tamir etmeyi, örgü örmeyi hatta az buçuk hekimlik yapmayı bile  öğrettiler. Hayatı öğrendik ve öğretmen olup hayatı öğrettik çocuklara.
    - Yani elinizden çok iş geliyor.
    - Köy enstitülerinde bilmeyi, öğrenmeyi, düşünmeyi soru sormayı,aklını kullanmayı öğretiyorlardı.. Zaten bu yüzden yaşatmadılar ya...
     
    Bu arada çaylar geldi. Çayın yanında ekmek peynir ve zeytinden oluşan kahvaltı da hazırlamıştı Hüseyin amcanın hanımı. Emekli olduktan sonra zeytinciliğe başladığını sofradaki zeytinin de kendi ürünleri olduğundan söz etti. - Zeytinin hikmetini bilir misin? Meyveleri ile karnımızı doyurmuş, yağını çıkarmışsız. Kandillerde yakıp aydınlanmışız, odunu ile ısınmışız.
     
    Giderek ona benzemişiz.   - Nasıl yani?  
    - İnsan da doğanın meyvesi değil mi?   Sofradaki zeytin çanağından aldığı zeytini ışığa doğru tutup;
    - Doğup büyüdüğünde zeytin tanesi gibi acı, yeşil bir meyve insan.Çoğunu sıkıp yağını çıkarıp posasını da sabun yapıyoruz. Yani heba olup gidiyor. Bir kısmını sofralık ayırıyor, selede tuza yatırıp acı suyunu atmasını buruşup bu hale gelmesini sağlıyoruz. Veya salamura yapıp olduğundan daha şişkin gösterişli hale getiriyoruz. İnsanlara da böyle yapmıyor muyuz? Okullarda okutup okutup hayata hazırladığımızı sanıyor ya şişiriyor ya da buruşturup atıyoruz insanları.
     
    -Sizin köy enstitülerinde yaptığınız da böyle bir şey değil miydi?
    Diye soracak oldum.. Hanımına baktı gülüştüler.   - Hurma zeytini bilir misin?
    - Bilmem. Hiç duymadım.
    - Egenin bazı yerlerinde olur. Ağaç aynı ağaçtır ama her yıl kasım ayı sonu gibi denizden karaya esen rüzgar ile zeytin ağaçlarına bir mantar bulaşır. Bu mantar zeytinin terini giderir, acısını dalında alır. Dalında olgunlaşır zeytinler. Toplandığında yemeğe hazırdır anlayacağın. Eeee,Köy Enstitüleri de böyleydi. Dalında olgunlaşan zeytinler gibi insanları oldukları yerde yetiştirmeye, onların bilgilerini de diğer insanlara
    bulaştırmayı amaçlamıştı. Doğup büyüdüğü ortamda olgunlaştırıyorlardı,insanı. Hayata hazırlıyorlardı . Sustuğumu görünce. Hanımından boşalan bardakları doldurmasını rica etti.  -İşte bu yüzden, öğrendiklerimin zekatını vermek, zeytinin terini hatırlatmak için buradayım, doktorcum, unutulsun istemiyorum. Dedi. Kitaplığından çıkardığı iki kitabı kızıma hediye etti. Vedalaştık.   Arkamızdan bir tas su döküp, uğurladılar.  
    Not: Bu yazı, emekli öğretmen Hüseyin Kocakülah ve Köy Enstitülerine emek  verenlerin güzel insanların anısına ithaf olunmuştur.  

    | cevapla |8 defa beğenildi.

    Uğur Özeren

    9.3.2015

  • Hikaye inanılmaz güzel ve inanılmaz gerçek. Öğretmen okulu ve köy enstitüleri gerçeğini çok net ortaya koymuş emekli öğretmenimiz. İzninizle bu metni paylaşıp yaygınlaştıralım. Asıl görmesi gerekenler görmeyecek biliyorum ama bu yaşanmışlık bilinmeli...

    | cevapla |2 defa beğenildi.
  • Çok güzel şeyler oluyor ...

    | cevapla |1 defa beğenildi.
  • Sadece kısa bir an diyebileceğimiz kadar kısa ömürlü (14yıl) köy enstitülerinin bıraktıkları izleri hala bırakamıyoruz. O yoksul toplumun değişip dönüşmesine müthiş katkıları olan o öğretmenleri saygıyla anmak istiyorum.
    Sevgili üstadım, yazma konusuna gelince bu kültürü ilkokulun ilk yıllarında vermek gerekiyor. Rol model de öğretmendir. Öğretmen kısa kısa yazılar yazarak, küçük öyküler oluşturursa, hatta sınıfta birlikte yazarak örnek olursa inanın çocuklar da yazarlar. çok değil beş defa örnek olarak sınıfta birlikte yazarlarsa çocuklar da yazarlar. Çünkü çocuklar ne söylediğimize değil, ne yaptığımıza bakarlar.

    | cevapla |1 defa beğenildi.

    Zeynel Oruç

    10.3.2015

  • Paylaşmaya, paylaşılanları okumaya aydınlanmaya devaaaaaam:)))

    | cevapla |2 defa beğenildi.
  • Köy Enstitüsü Mezunu Müfettişlerle çalıştım yıllarca.Okul yaşamlarını anlatırlardı.Örneğin Beşikdüzü Mezunu Halen hayatta olan bir eğitimci büyüğüm sabah erken kalkarak denize balık tutmaya giden bir kayık filosu olduğunu,tutulan balıkları kendilerinin temizleyip yediğini,arta kalanların salamura yapılarak değerlendirildiğini,ekmeklerini okul içinde bulunan fırınlarda pişirdiklerini; kısaca hayatı yaşayarak öğrendiklerini gururla anlatırdı..Kazanımlar direk paydaşlara ulaşırdı.

    | cevapla |1 defa beğenildi.

    İbrahim ANNAKKAYA

    10.3.2015

  • Yusuf Hocam yazınızı yüzümde kocamannnn bir tebessümle okudum....yıllar yıllar önce doktor bir arkadaşımız-komşumuz bize gazeteye sarılı bir kitap getirdi. hocam siz okumayı seviyorsunuz, bunu okur musunuz...yalnız herkesin gördüğü yerde değil...ilk önce anlamadım ne demek istediğini ...kitabı gizli gizli okumaya başladım...okudukça neden gizliyorum demeye başladım...okudukça ya ben öğretmen miyim demeye başladım...İsmail Hakkı Tonguç'u ve Köy enstitülerini bu kitapta tanımaya hadi canım biz de öğretmen miyiz demeye başladım...Hele kitabın bir bölümünde İlköğretim Genel Müdürlüğü yaptığı yıllarda imza için kendi yerine bir başka kişi görevlendirip kendisinin makam aracı olan eşeği ile tozlu köy yollarını tek tek gezdiğini....öğretmenlerinin sıkıntılarını dinlediğini...okudukça..hayranlığım kat kat artmıştı....Kendi oğlunun okuyup doktor olmasına rağmen sadece soyadından dolayı yaşadıklarını okudukça!!!!!!şaşkınlığım artmış....kitabı görünen her yerde okumaya ve İsmail Hakkı Tonguç'u tanıyor musunuz demeye başlamıştım....
    Sevgi....Saygı...Paylaşımda olmak dileğiyle...Yusuf hocam tekrar teşekkürler...:)

    http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0smail_Hakk%C4%B1_Tongu%C3%A7

    | cevapla |1 defa beğenildi.

    Ayşen Öznacar

    11.3.2015

  • o yılların  yoksulluğuyla birlikte on dört yaşında birinci sınıfı bir saat icinde gecip ikinci siniftan okula başlayan ve  "Masalını Yitiren Dev" kitabinin yazari Adnan Binyazar, Köy Enstitüsüne yazılana kadar gecen süreyi anlatiyor. Hikayeler cok aslında paylaşmak gerek...

    | cevapla |1 defa beğenildi.
  • Üç gündür katılmakta olduğum bir eğitici eğitiminde aşağıdan gelen gürültü rahatsız etmeye başlayınca kim olduklarına baktım. Aslında niyetim biraz daha sessiz olmalarını rica etmekti, yapamadım. Kepirtepe 11. sınıfların bu seneki 6. buluşmalarıymış. Nasıl da asil görünümlüydüler. Bugünlerde çevremizde gördüğümüz insanlardan daha şık, daha kültürlü ve güler yüzlüydüler... Yemekte de birlikte olma şansımız oldu. Organizasyonu sağlayanlar 1965 mezunlarından 1973 mezunlarına kadar 3-5 kişiydi. Her ay neredeyse bir araya geliyorlarmış. Bir ay içerisinde aralarından ayrılmış olanları yurt dışı katılımlı olarak ebedi istirahatgahlarında ziyaret etmek olacakmış...
    Konumuzla ilgili değildi ama yemekten sonra eğitime dönünce eğitmenimiz de gördüğü manzaradan etkilenmiş olmalı ki konumuz harici birkaç paylaşımda bulundu. Görüntüler köy enstitülerinden arda kalan fotoğraf kareleriydi. İzlerken neleri mi duyduk? İşbirlikli öğrenme, buluş yoluyla öğrenme, yaparak yaşayarak öğrenme, günlük zaman çizelgesi(aktif öğrenme),... Resimlerdeki tarihi merak edenler olabilir... 30.09.1953 Benim ülkemde bu teknikler ve yöntemler o zamanlarda o şartlarda yapılıyorken şimdi yapılamıyor olması ve bunlara mazeret sunulması anlamsız geldi her birimize... O zaman orada yapılan şimdi burada rahatlıkla yapılabilir. Biraz emek dostlar, biraz çaba...
    Benim neden mi ilgimi çekiyor bu hikayeler? Ben de bir köy enstitülü öğretmenin torunuyum çünkü... Daha kendimi tanımadan tanıyabildim o öğretmenleri, dillerini, görgülerini, yaşayarak öğrendikleri yaşamı öğrendim onlardan... Öğretmen torunu, öğretmen yeğeni, öğretmen çocuğu olarak büyüdüm. Halen duygulanabiliyorsam bu resimleri görüp bu hikayeleri okudukça ne mutlu bana... Siz neler hissediyorsunuz? Ne dersiniz?

    | cevapla |1 defa beğenildi.
  • Bir ifadeyi düzeltmek istedim. Bu defalık organizasyonu üstlenen 3-5 kişiydi toplamda 50 kişinin üzerinde bir gruptular... Ben 2002 mezunuyum, bir hiç bir araya gelemedik hepimiz dedim içimden...

    | cevapla |0 defa beğenildi.
  • Yusuf Hocam; En sevdiğim hobim, köy enstitüsü mezunu emekli öğretmenlerimizin anılarını dinelemektir.Özellikle köy konağında el değirmeninde çekilen kahvenin ocakta yavaş yavaş pişerken,emektar öğretmenlerimizin dinlemeye doyamadığım anıları yok mu?
    Günceniz ve paylaşımınız için çok teşekkür ederim...

    | cevapla |0 defa beğenildi.

Yorum Yap

İsim*

email*Sizi bilgilendirmek için kullanılacak

Yorumu Ekle