Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
ÇOCUKLARA PAYLAŞMAYI ÖĞRETMELİ MİSİNİZ? 4 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

ÇOCUKLARA PAYLAŞMAYI ÖĞRETMELİ MİSİNİZ?

                Oğlumun anaokulunda bir paylaşma kuralı var. Veli katılımlı bir kurum ve katılımı destekleyebilmek için bizim de bu tarz bir kuralımız olmalı ki biz de olası durumları bağlantılı olarak aynı şekilde ele alalım. Kural şu; herhangi bir çocuk oyuncaklardan birisini dilediği kadar kullanabilir. Eğer bir başka çocuk aynı oyuncağı isterse, ilk alan çocuğun kendiliğinden bırakmasını yani o oyuncakla işinin bitmesini(keyfinin çatmasını) beklemek zorunda. Bu süreçte bizler de oyuncağı oynayan çocuk banyoya, lavaboya ya da atıştırmaya gittiğinde ondaki oyuncağı korumakla yükümlüyüz. Çünkü kendisi vermeden başka bir çocuk o oyuncağı alamaz/almamalı. Bu okul binasında ve açık alanda bulunan herhangi bir şeyi oynanabilir kılıyor ve kural da hepsinde geçerli. Böylelikle kuralın eşit ve dengeli uygulanmasını sağlıyor. Kuralın geçerliliği mevsimsel vb farklılıkları gözetmeksizin uygulanıyor.

                Başlarda bunun neden bir kural olduğunu hiç merak etmedim. Çok da takılmadım açıkçası; bu benim için büyük bir sorun değildi. Bu bir kuraldı ve benim için büyük bir sorun değildi. Tüm çocuklar kuralı biliyordu. Belki okulun ilk iki haftası haricinde ama onun ardından hepsi öğreniyordu. Ayrıca bunu onlara anlattığında da büyük tepkiler vermiyorlardı. Açıklama şu şekilde yapılıyordu “Sally Jo bıraktığı zaman onu alabilirsin.”. Fakat daha sonraları gittiğimiz diğer yerlerde paylaşmaya dair tümüyle farklı bir tutum gözlemlemeye başladım. Ve işte o andan sonra gerçekten de bunun neden bir okul kuralı olduğunu tam olarak fark ettim ve anlamaya başladım.

 

SORGULANABİLİR İKİ PAYLAŞIM UYGULAMASI

                Geçenlerde karşıma çıkan ve sorgulanmaya açık bir çift paylaşma uygulaması var. İlki sevdiğim bir arkadaşımdan (ve umarım hikâyesini burada örnek olarak paylaşmamı önemsemeyecektir…). O ve oğlu bir gün parktaymışlar. Evden küçük bir oyuncak araba getirmiş parkta oynamak için. Diğer bir çocuk ise, muhtemelen biraz daha büyük, onun evden getirdiği araba ile oynamak istemiş ve alabilmek için arkadaşımın oğluna bu talebini iletmiş. Bunun için tekrarlarda bulunmaya başlamış. Yeni yürümeye başlayan çocukların aralarında yaşanan türden bir itişme başlamış ve diğer anne oğluna “sanıyorum ona annesi nasıl paylaşılacağını öğretmemiş” demiş. Nedeni her ne olursa olsun ki sebebi önemli değil araba onun ve birisi onu paylaşmak istediğinde “hayır” gayet uygun ve kabul edilebilir bir yanıt.

                İkinci hikâyem yakınlarda bir sabah merkezde gerçekleşti. Cuma sabahları spor salonunu yapılara tırmanan, etrafta üç tekerlekli bisiklet süren, kocaman toplar yuvarlayan tonlarca ufaklıkla doldururlar ve sallanan bir kale gibi olur salon. Yeni yürümeye başlayan bir çocuğun hayallerindeki oda gibi düşünün. Oğlumun oynamayı çok sevdiği kırmızı bir arabası var ve o gün salona onu götürdü. Girdiğimiz andan itibaren ve orada bulunduğumuz sürenin neredeyse yarısını o kırmızı arabayı etrafta sürerek geçirdi. Annelerin büyük çoğunluğu bu şekilde oynayan çocuklarının gölgesi gibi etraflarında dolanıyordu. Oğlum onlara göre biraz daha büyük olduğu için ben oturabiliyordum ve etrafı gözlemliyordum. Kırmızı arabayla oynamak için sürekli olarak oğluma yaklaşan ve arabayı almaya çalışan bir çocuğa annesi diyordu ki; “Tamam, şimdi biraz da onun oynamasına izin verme zamanı!”. Elbette ki oğlan kadını reddetti ve sonunda kadın vazgeçti. Oğlunun oynayabileceği milyonlarca küçük araba daha vardı ortalıkta ve mutlaka birisi oynanmıyor olabilirdi. Ya da belki onu bir noktada durdurabilirdim.

GERÇEK YAŞAM DERSLERİ

Bu tarz durumlarda annelerin sergiledikleri tutumlara katılmıyorum. Sanıyorum bir çocuk kendisinden oyuncağını isteyen bir çocuğa dair davranışını bir yetişkine çok iyi bir dersle öğretebilir. Bu onlar için çok basit çünkü o oyuncak onun. Ve ebeveynlerin çocuklarının her istediğini vermelerini anlayabiliyorum. Bunu yaparak “hepsine sahibiz” mesajı vermek istiyorlar. Fakat bu her iki tarafında bunu yani her şeye sahip olunamayacağını öğrenmek için her iki taraf için de iyi bir öğreti. Diğer insanları da bu anlamda yönlendirmemeliyiz elbette. Her şeye sahip olamayız.

Bununla birlikte gerçek yaşamda işler böyle yürümüyor. Çocuğunuz büyüdüğünde, gördüğü her şeyi alabileceğini düşünüyor. Bu durum şimdilerde yeni nesilde yaşanıyor. Günümüz gençleri ve iş ortamlarında her gün karşılaşılan şaşırtıcı 20 şeye dair yüzleştirici bir makale okumuştum.

Gerekçelendirmeme güveniyorsanız kendi yetişkin yaşamınızı günlük olarak gözden geçirebilirsiniz. Manavın önünde beklemekten sıkıldığınız için kuyruğu yarıp da öne geçemezsiniz. Ve pek çok yetişkin bir başkasından gözlük, telefon, vb bir şeyleri yalnızca kullanmak istediği için isteyemez, istemez(Belki bazıları bunu yapıyor olabilir. Bu mesaj sizler için değil).

Ebeveynlikteki pek çok şey gibi bu da zor gerçekten. Fakat haydi çocuklarımıza güçlüklerle baş edebilmeyi öğretelim. Çünkü bu gibi durumlar için her zaman onların yanında olup bertaraf edemeyiz. Haydi onlara bir şeyleri elde etmek için sabırla, sebatla ve azimle sıkı çalışmaları gerektiğini öğretelim.

Küçük çocuklarla ilişkili paylaşım konseptine dair ne hissediyorsunuz? Anaokulu bunu bana söyleyene dek bilmiyor olduğum gibi pek çoğunuz için bunun bir “kural” olmadığına eminim. Şimdi çevremdeki ebeveynlerden bir şeyleri almaya yönelik farklı varyasyonları not ediyorum. Ve bu beni bu konuda birazcık daha fazla önem vermemiz konusunda meraklandırıyor.

 

http://www.popsugar.com/moms/Should-You-Teach-Kids-Share-27333250

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...