“Bizim kim olduğumuzu biliyor musunuz?”
Hani bazı şeyleri okuyunca içiniz sızlar ya! Bu satırları okuyunca: sizleri bilemem, benim içim sızladı.
Günyol, uzaktan kendilerine bakan öğrencilerden birkaçını yanına çağırdı:
“Bizim kim olduğumuzu biliyor musunuz?” diye sordu.
“Eskiden burada okumuşsunuz,” dedi çocuklardan biri.
Talip Apaydın düzeltti hemen:
“Okuyan biziz. Vedat Bey hocamızdı,” dedi.
Günyol, “anket”i sürdürdü:
“Hiç Hasan Âli Yücel adını duydunuz mu?”
Duymuşlardı.
“Neci bu adam?” diye üsteledi Günyol.
“Eski milli eğitim bakanlarından,” dedi bir çocuk. Diğeri, cesaretlenip lafını tamamladı:
“Köy Enstitüleri’ni kapatan adam...”
Günyol ve Apaydın birbirlerine baktılar hayretle.
“Peki İsmail Hakkı Tonguç’u tanıyor musunuz?”
“Hayır.”
“Mahmut Makal diye birini duydunuz mu?”
“Duyduk, yazarmış.”
“Hiç kitabını okudunuz mu?”
“Hayır.”
“Talip Apaydın?..”
“Tanımıyoruz.”
“Fakir Baykurt?..”
“Duyduk ama okumadık.”
“Mehmet Başaran?..”
“Yok...”
“Tolstoy, Dostoyevski, Gogol?..”
“Yok...”
Üzüldü Günyol, “Yahu çocuklar,” dedi, “biz bütün bu isimleri okuyarak yetiştik. Bakın Mehmet Başaran burada... Talip Apaydın da...
Burada okumuşlar. Bu binaları yapmışlar. Şu aralarında gezindiğiniz ağaçları dikmişler. 30’ar, 40’ar kitap yazmışlar. Ve sizin bunların hiçbirinden haberiniz yok!”
Çocuklar mahcup, başlarını öne eğdiler.
Günyol duygulanarak, “haberimiz yok çünkü öğretmenlerimizin de haberi yok,” dedi.
Bizler öğretmen olarak kitap okuyor muyuz? Kaçımız? Kaçımız okuyoruz da kaçımız okuyanı kınıyoruz?
- Aman sende, daha neyine okuyorsun! Öğretmen olmuşsun ya, kapağı da atmışsın devlete dayamışsın sırtını…
Peki ya okuyanlar… Kaç kitap okuyoruz? Günde, haftada, ayda, …
Siz, gerçekten de tanıyor musunuz mesela adı geçenleri yukarıda? kaçımız, kaç kitap okuyoruz?
Kaçımız öğrencilerimizin kitap okuması için onlara rol model oluyoruz?
Kaç öğrencimiz kitap okuyor?
Çocuklarımıza okuma alışkanlığını kazandırmışız gibi bugünlerde “Eğik el yazısı olsun mu? Olmasın mı?” tartışması içindeyiz. Okuduk bitti de iş yazmaya geldi…
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...
Yusuf Ziya Hocam ; okumayan öğretmenlerin konuşması yerel konuşmaya dönüyor. İstanbul dışında okumayan öğretmenler, kolayca belli olabiliyor. Yazınız acı gerçeğimize parmak basmış. Emeğinize sağlık.
Aysel İnce
21.12.2015
Okumak ve okuduğunu sindirmekte çok önemli.
Yusuf Ziya Güldere
22.12.2015
Üstadım yüreğine sağlık,
Tonguç bir Köy Enstitüsünü ziyarete gider. Bir yanında öğrenciler, diğer tarafta öğretmenler vardır. Öğretmenlere der ki: “Bu çocukları iyi yetiştirin, bunlar öğretmen olacaklar. Sakın ola ki gururlarını incitecek davranış ve tutumlardan bulunmayınız. Çünkü gururu kırılan insanlar gururlu insanlar yetiştirmezler.” Bu çok anlamlı bir ifade değil midir? Her öğretmenin çok okuması yanında bir de sahip olması en güzel meziyeti, evrensel düşünceye sahip, işini yaparken din, dil, milliyet, kimlik ötesinde bir yüreğe sahip olması esastır. Teşekkürler paylaşımın için.
Zeynel Oruç
22.12.2015
Kalemine, kelamına sağlık. İnsanlık onuru herkes içindir. İnsan ayrımı yaparak insanlık üzerine ahkam kesmek sanırım kolaycılık bir şeyler ile yüzleşmekten kaçmak. Ne dersiniz?
Yusuf Ziya Güldere
22.12.2015
Ben en çok şunu merak ediyorum. Nerede olursa olsun, hangi konumda olursa olsun ya da neyin koordinatörü olursa olsun,... İnsana insan muamelesi yapmayıp da birilerine/bir şeylere sığınan bu insanlar geceleri yastığa başlarını koyunca nasıl huzurla uyuyabiliyorlar...
Burcu Esin İLİŞ
22.12.2015
maalesef acı gerçekler..okumayan nasıl yazsın..değil mi?
Özcan Aslan
22.12.2015
Bitişik eğik yazıya geçilirken biz öğretmenlerin kararı veya toplanmış imzasıyla geçmedik.Şimdi de biz istemeyince vazgeçilsin. İmam bildiğini okur.
Okuma konusunda Yusuf Ziya öğretmenim size katılıyorum.Okuduk ,okuttuk, anlattıkta yazma kaldı geriye...
Nimet Altay Biricik
25.12.2015
Bu ülke de 700.000 öğretmen var. Eğitim ile ilgili görüşlerini veya sınıfında yaptıklarını yazarak paylaşan kaç öğretmenim var. Okuma ve yazma özrü olan bir toplumda, kim olduğumuzun önemi yok sanırım.
Yusuf Ziya Güldere
25.12.2015