beyin temelli öğrenme
BEYİN TEMELLİ ÖĞRENME
Beyin temelli öğrenme insan beyninin işlev ve yapısına dayanan, nörobilim, nörodilbilim ve bilişsel psikoloji ile bağlantı kuran bir öğrenme yaklaşımıdır. Geleneksel öğretim yöntemleri beynin doğal öğrenme sürecini göz ardı ettiği için öğrenciyi bilgiyi ezberlemeye yöneltmektedir. Beyin temelli öğrenme stratejilerini kullanarak bireyler tam öğrenme düzeyinde anlamlı öğrenir ve kendi bilgilerini yapılandırırlar. Beyin temelli öğrenme, öğretime gelişimsel ve sosyo-kültürel açıdan bakan, insan beyninin yapısı ve fonksiyonları üzerine temellendirilmiş bütüncül bir yaklaşımdır Beyin temelli öğrenmenin felsefesi, normal beyin süreçleri ile ilgili tutarlı öğrenme imkânları sunmasıdır.
Beyin temelli öğrenmenin on iki ilkesi:
- 1. Beyin bir paralel işlemcidir; aynı anda pek çok etkinlik yapar.
İnsan beyni birçok bilgiyi aynı anda işler. İnsan beyninde birçok işlem beraber yürür. Duygu, düşünce, hayal, yönelim vb. bütün bunlar, sosyokültürel bilginin artışıyla da etkileşim halindedir. Eğitimde beynin aynı anda çok yönlü işleyişini ele alıp eğitimin her alanına hitap edecek şekilde programlanması sağlanmalı. Sınıfımızdaki öğrencilerin öğrenme düzeyleri farklı olduğu için her öğrencinin öğrenme seviyesine göre öğretilmelidir. Öğretmen bu işi yönetmelidir. Renkli poster, resim, grafik vb. benzetimleri kullanma, alan gezileri, rol yapma gibi yöntemler kullanılabilir.
- 2. Öğrenme tüm fizyolojiyi meşgul eder.
Beyin, doğal kurallara göre işleyen fizyolojik bir organdır. Öğrenme de nefes alıp verme gibi doğaldır. Bu doğallık kolaylaştırılabilir, zorlaştırılabilir. Okul içi, okul dışı yaşantılar beynimizi etkilemekte ve tepki vermesine neden olmaktadır. Beyin zorlandığında öğrenme gerçekleşir.
Fizyolojik fonksiyonlarımızı etkileyen her şey öğrenme yeteneğimizi de etkiler. Stres yönetimi burada önemli rol oynar. Alışkanlık ve inançlar da fizyolojik yönden etkilidir, bunlar değişime direnç gösterir. Zamanlama, bireysel özellikler, üst üste gelen olaylar ve bireylerin özel dönemleri de fizyolojiyi dolayısıyla öğrenmeyi etkiler. Sınıfımızda öğrencilerin daha iyi öğrenebilmesi için biraz zorlanmalı ve daha derin düşünmeleri sağlanmalıdır. Okuma, film, video ve gerçek yaşantılar, sesli öğrenmeyi genişletme, şarkı söyleme, rol yapma, dergi, örnekler ve resimler kullanılabilir.
- 3. Anlam arama doğuştandır.
Anlamlandırma ve anlama uygun hareket kendiliğinden gerçekleşir. Anlamlandırma bilinçli anımızda devam eder. Kavramlar, anlamlandırmalar önlenemez, devamlılığı vardır, ancak yönlendirilip odaklanılabilir. Anlamı arama insan beyni için yaşamsal bir yönelim ve temeldir. Beyin yeni uyarıcılara yanıt vermek için kendiliğinden araştırırken bilinenlere ihtiyaç duyar ve bunları otomatik olarak kaydeder. Bu ikili süreç beyin uyarıldığında meydana gelir.
Eğitim açısından öğrenme, tutarlı olmalıdır, belli bir ortamda olmalıdır. Ortam aynı zamanda merakımızı, yenilik ihtiyacımızı, keşfetme ve tartışma isteklerimizi tatmin edebilmelidir. Sınıfımızda dersler heyecan verici, anlamlı olmalıdır. Öğrenme de yaşamı yansıttığı müddetçe iyi olacaktır. Özellikle yetenekli çocuklarda karmaşık ve anlamlı zorlamalar yaratılmalıdır. Ayrıca bu sistemi tüm öğrencilere de uygulamalıdır. Öğrenci öğrenemez yapamaz deyip bazı öğrenciler görmezlikten gelinmemelidir. İlgi çekici, anlamlı ve zengin seçenekler sunulmalıdır.
- 4. Anlam arama (anlamlandırma) örüntüler oluşturmakla olur; örüntüler oluşturmakla sonuca varır.
Anlamlandırma, örüntülemeyle oluşur. Örüntüleme, bilginin anlamlı bir şekilde organizasyonu ve sınırlandırılması olayıdır. Beyin anlamlı örüntülerini kabul ederken anlamsız olanları da reddeder. Bir öğrenci için anlamsız örüntüleme, manasız bilgi parçalarıdır. Bilginin bütünleşmesi için eğitim ortamının öğrenciye göre hazırlanması gerekir; bilgi parçaları havada uçmamalıdır. Bireyin ön öğrenmeleri ile yeni öğrenilenler arasında anlamlı bir örüntü oluşturulduğunda öğrenmenin niteliği artar ve anlamlı öğrenme gerçekleşir.
Eğitim açısından, öğrenciler devamlı olarak algılıyor, anlamlandırıyor, örüntüler oluşturuyor. Onları durduramayız ama yönlerini etkileyebiliriz. Hayal kurma, eleştirel düşünme, problem çözme, bunlar birer örüntüleme şeklidir. Sınıfta bir konu işlenirken öğrencinin uygun örüntü yapıp yapmadığını pek bilemeyiz. Öğrencinin aklı başka yerdeyse, anlatılanlar bilgi parçaları olacaktır. Burada öğretmen değişik yaklaşımları ele alabilmelidir.
Örüntü oluşturmada öğretmenler en az dört yol kullanabilirler. Birincisi yeni bir konuya başlamadan önce ön bilgilerin ortaya çıkarma; ikincisi poster, harita gibi görsel materyaller kullanarak konuya geniş bir açıyla bakmalarını sağlama; üçüncüsü materyalle ilgili tartışmalarını teşvik ederek öğrencilerin örüntü oluşturmalarını sağlama; son olarak modeller oluşturarak ve grafikler kullanarak örüntü oluşturmalarını sağlamadır.
- 5. Örüntüleri oluşturmada, dikkati toplamada, anlam vermede duygular önemlidir.
Örüntüleme de duygular çok önemlidir. Örüntü yeni bilgiyi var olan bilgiyle ilişkilendirmeye ve organize etmeye fırsat verir. Duygusal ve bilişsel süreçler birbirinden ayrılmaz. Öğrenme, basit, sade bir olay değildir. Ümit, bireysel beklentiler nedeniyle yanlılık, öz saygı düzeyi ve etkinliklere dayalı duygu ve düşüncelerimizden etkilenir ve bu bütünlük içinde gerçekleşir. Duygular da bilginin depolanıp, hatırlanmasında etkilidir. Öyleyse duygular bellek için önemlidir. Duygular da istendiğinde güçlendirilip, istendiğinde azaltılamaz veya ortadan kaldırılamaz, süreklidir. Özel bir durumdan sonra bir dersin ya da yaşam deneyiminin duygusal etkisi uzun süre devam eder.
Eğitim açısından; öğretmenler öğrencilerinin duygu ve tutumlarını dikkate almalıdır. Bunlar onların öğrenmelerini belirler. Bir öğretmen bilgi ve duygular arası bağıntıyı ihmal etmemelidir. Bazen duygusal yönden girerek bilginin hızla öğrenilmesi sağlanabilir. Genelde sınıf içinde ve dışında karşılıklı saygı ve kabul, öğrenciyi olumlu etkiler, destekleyici bir ortam oluşturur. Bazen öğretmenin koridorda öğrencisiyle karşılaşıp içten davranışı, olumlu iletişim, duygusal doyum, sırasında öğretmen, yönetici ve öğrenci yardımlaşması da her iki taraf için duygusallığı, güveni zenginleştirir. Nefes alma, mizah, oyunlar, tartışmalar, diyalog kurma ve öğrenenin davranışını destekleme gibi yöntemler kullanılabilir.
- 6. Her beyin aynı anda hem parçaları hem de bütünü algılar ve oluşturur.
Beyin, parçaları ve bütünleri aynı zamanda işler ve kendiliğinden yapar. Beyinde sağ ve sol olmak üzere iki yarımküre var. İki yarımkürede fonksiyon açısından farklılıklar olmasına karşın arada bütünlük, ortak görevler vardır. Birisi bilgiyi parçalara ayırırken diğeri de bütünleştirerek algılamada bulunmaktadır. Beynin sağ yanı birtakım şeylerin belli örneklerini işlerken, sol yanı çok daha genel kavram ve sınıfların işlenmesinden sorumludur. Sol beyin parça bilgileri, sağ beyin bütün bilgileri organize eder. Her iki beyin de yaklaşık her etkinlikte yer alır.
Konuya eğitim açısından baktığımızda, bilginin detayı göz önüne alınmadığında veya bütünü ihmal edildiğinde, öğrenmede aşırı güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Parça ve bütün kuramsal olarak etkileşim halindedir. Beyin yarımkürelerinde olduğu gibi, parça ve bütün birbirinden anlam çıkarır ve bu anlamı paylaşırlar. Böylece sözcükler ve söz dizini anlaşıp özümlenir. Üniteye, derse vb. bütüncül bakmayı sağlama. Öğrenmede ardışıklığı sağlayıcı materyaller kullanılabilir.
- 7. Öğrenme, hem odaklanmış dikkat hem de çevresel algıyı içerir.
Öğrenme, hem çevresel ve organsal algıyı hem de odaklanmış dikkati gerektirir. Beyin temel olarak dikkat ettiği bilgiyi alır ama dikkatin dışında kalan bilgi ve işaretleri de alır. Görüş alanında olup bilinçli olarak dikkat etmediğimiz şeyleri de beynin alması beynin duyusal mekanizmalarının hassasiyetini gösterir.
Eğitim açısından, öğretmenler öğrenme ortamının öğrencinin dikkatini çekecek bir şekilde düzenlenmesi gerekir. Öğrencilerin dikkatleri dışında da algılayabilecekleri, öğrenebilecekleri malzemeleri organize etmelidir. Grafik, diyagram, posterler ve müzik kullanılabilir.
- 8. Öğrenme bilinçli ve bilinç dışı süreçleri içerir.
Bilinçli öğrenmelerin yanı sıra, öğrenenin çevreden gelen uyarıcılarla farkına varmadan etkileşmesi sonucu bilinçsiz öğrenmeler de oluşabilir. Öğrendiklerimiz bilinçli olarak anladıklarımızdan daha çoktur. Bu da bilinçdışı sürecin devamlı işlediğini gösterir. Çevresel algılarla öğrendiklerimizle de deneyimler kazanırız. Öğrencilerin bilinçdışı süreçlerden en üst düzeyde yararlanmalarını sağlayacak düzenlemeler yapılabilir.
Eğitim açısından; aktif işleme yani öğretime öğrencilerin de katılması, konuları aktif olarak işlemede öğrenmenin ve bireysel amaçların sorumluluğunu öğrenciler üstlenirler. Öğrenci, öğrenme stilini fark etmelidir. Konuyu işlemede öğrencilerin de görüşlerinin de göz önüne alınması ve ders işlemenin böylece yeniden düzenlenmesi, teorilerin, uygulamaların yaratıcı bir şekilde işlenmesi gerekir. Tekrarlama yöntemi kullanılabilir.
- 9. İki çeşit bellek vardır: uzamsal ve mekanik.
İki tür bellek vardır sistemi vardır: Uzamsal (üç boyutlu) bellek sistemi ve ezberleyerek (mekanik) öğrenme sistemidir.
Uzamsal bellek sistemi günlük deneyimlerle, ezberleyerek öğrenme sistemi ise olgu ve becerilerle ilgilenir. Olgu ve beceriler beyin tarafından farklı bir şekilde organize edilir ve daha fazla uygulama ve tekrara gereksinim duyulur.
1)Yeniden gözden geçirmeyi gerektirmeyen ve yaşantıların kısa süreli bellenmesine olanak veren doğal bir uzamsal bellek sistemimiz vardır. Bu sistem devamlı çalışır, pek sınırlandırılamaz. Zihinsel süreçlerimiz zaman içinde gelişirken o da gelişir.
2) Yalıtılmış bir ortamda işleme konan olgu ve beceriler, beyin tarafından farklı bir şekilde yapılandırılır; bunun için de pek çok pratik ve yenileme gerekir. Bu bellek, uzamsal belleğin karşıtıdır. Bilgiyi depolamak için yapılandırılmış bir sistemdir. Gelen bilgi, öncelikle bağlantı kuramadıysa otomatik belleğe bağlanır ve unutmamak için tekrar gerektirir.
Eğitim açısından, ezber bazen önemliyse de genelde ezbere dayandırılan eğitim, öğrenmede transferi zorlaştırabilir ve anlamanın gelişimini engelleyebilir. Eğitimciler, öğrencilerin bilgi birikimlerini, onların dünyalarını hesaba katmamakla gerçekten beynin duyuşsal fonksiyonlarını engellemiş olurlar. Bazen ezberleme yöntemi kullanılabilir.
- 10. Gerçekler uzamsal belleğe yerleştiğinde en iyi anlarız.
Olgu ve beceriler doğal, uzamsal bellekte yapılandırıldığı zaman en iyi şekilde anlar ve hatırlarız. Beyin bilgiyi bağlamda ya da içerikte yer almasına dayalı olarak sınıflandırır ve depolar. Başarı tüm duyuların kullanımına ve öğrenenin karmaşık ve etkileşimli yaşantılar geçirmesine bağlıdır. Bu nedenle öğretmenler gerçek yaşam etkinliklerini kullanma ihtiyacı duyarlar. Anadilimiz etkileşimli yaşantılarla öğrenilir, bireyin iç yaşantıları ve sosyal etkileşim, dilin gelişimini sağlar. Dil öğrenme, bireyin yaşantılarına uyumu ve kavramı ile oluşur. Öğrenmede bu öğe çok önemlidir.
Eğitim açısından; yaşantısal öğrenmede uzamsal yaşam çok büyük bir yer işgal eder. Gösterilen ziyaretler, hikâyeler, drama ve tiyatro, şekiller vb. farklı konular arası bütünleştirme, öğretmenlerce kullanılmalıdır. Konu işlerken, karikatürize eden örnekler verilebilir. Başarı, tüm duyguların kullanımına bağlıdır. Sınıf içi gösteriler, drama, projeler, kır gezileri, yaşantılarla ilgili görsel tasvirler, hikâyeler ve farklı konularda etkileşimde bulunma yöntemleri kullanılabilir.
- 11. Öğrenme meydan okumayla artırılır/gelişir; tehlike ve tehditle engellenir.
Öğrenme, zorlanma ile zenginleşir, tehditle engellenir. Yani öğrenme teşvikle artar ve korkuyla azalır. Beyin hayatta kalma tepkisinin bir parçası olarak çevrede yeni olanlar için kararlı bir şekilde uyanıktır. Beyin çevrede yeni olanlara karşı bizi uyarır. Yüksek teşvikle ve düşük stresle beyin çeşitli durumlarda sinirsel işlem ağlarını işlevsel hale getirir. Bu nedenle üst düzey düşünme becerileri olan analiz, sentez, uygulama ve değerlendirme kullanılır. Bunun sonucu olarak da yaratıcılık gelişir. Bir korku karşısında beynin performansı düşer. Uygun bir şekilde zorlandığında ise, öğrenme isteği üst düzeye çıkar. Performans düşmesinin nedeni çaresizliktir. Bu durumda algısal alan daralır, öğrencinin esnekliği azalır, otomatik, ilkel, rutin davranışlara döner.
Öğretmenler veya yöneticiler öğrencide rahat bir uyanıklık hali yaratmalıdır. Bu durumda öğrencide korku az, zorlanma, üst düzeyde bir ferahlık hali oluşur. Bu ferahlık, öğretmenin bir orkestra şefi gibi öğrencilere hâkim olmasıyla gerçekleşir. Öğrencilerin öğrenme ortamında rahatlamaya ve dikkatini odaklamaya ihtiyaçları vardır. Bunun için öğretmenler bu tür ortamlar yaratarak, rutin durumlarda sürpriz yaşantılar ve ön öğrenmeleri ile yeni konular arasında bağlantı kurmaları sağlanmalıdır.
- 12. Her bir beyin benzersizdir.
Her beyin, kendine özgüdür ve tektir. Temel duygular ve duyuları kapsayan aynı sisteme sahip olmamıza rağmen bu sistem her beyinde farklı bütünleştirilmiştir. Öğrenme beynin yapısına göre değişir. Her bireyin beyni kendine özgüdür ve yaşantısı birbirinden farklıdır. Ayrıca bireylerin yaşantılarındaki öğrenme, beynin yapısını değiştirir; dolayısıyla öğrenme çoğaldıkça birey daha fazla kendine özgü olur. Bu nedenle öğrenmeler arası kurulan ilişkiler bireyden bireye farklılık gösterir. Öğretimde bireysel farklılıkların göz önüne alınması gerekir. Yerine göre görsel, işitsel, dokunsal ve duyuşsal tercihler olabilir. Eğitim, beyin faaliyetleriyle uyumlu olmalı ve çalışmaları kolaylaştırabilir olmalıdır. Eğitim ortamındaki değişkenler çok olmalıdır. Öğrenme çok yönlü olmalı ve öğrencilerin bireysel ilgilerini çekecek çoklu öğretme stratejileri kullanılmalıdır. Öğrencilerin görsel, devinişsel, işitsel ve duygusal tercihlerini ifade etmelerine fırsat verilmelidir.
Kaynaklar:
http://www.baybul.com/psikoloji/249601-beyin-temelli-ogrenmenin-ilkeleri.html
http://www.odevvakti.com/2011/09/beyin-temelli-ogrenme.html
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...
Mesleki Gelişim Yönelik Çalışmalar
A- KİŞİSEL ve MESLEKİ DEĞERLER - MESLEKÎ GELİŞİM >> A5. Kişisel Gelişimi Sağlamak >> A5.4.Zorluklarla mücadele eder.