Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
BU MUDUR? EVET BUDUR.

BU MUDUR? EVET BUDUR.

BU MUDUR? EVET BUDUR.

    Hani insan yoğun duygular yaşayıp, birilerini arar ya. Belki dertleşmek, belki de dinlenmek için. Hani hazırlıklı olmaya çalıştığımız zorluklar vardır ya, belki boğulup gidilecek, belki de fırtınalar koparılacak bir kaşık su için. Bu duygularla attım kendimi Eminönü – Kadıköy vapuruna. Dertleşecek bir dost aradı gönlüm. Bir ortak bulamadım. Yabancıydı yüzlerce sima birbirine. Bir parça simidi delice kapmaya çalışan martılara daldı gözüm. Tanıdık gelense bu eski vapurdu sadece. Adımlarken Sirkeci yokuşunu, hafif ve dalgın. Önünde buldum kendimi vakfın. Göğsüm kabardı. Gururlandım.

   “Çay içer misin? diye tatlı bir soru geldi. Taa 14 ay öncesinden. Renklendi anılar. Bir çay için tam bir kat yürüdü Esra Hocam. Kendi elleriyle sundu, titrek sandalyede oturan şaşkın gönüllüye. Gülüşmeleri yudumladık maziden. Burcu Hocam, Gülay Hocam ve zarafetiyle Emel Hocam, yan odadan. Vakıfta olanlarla saniyeleri yıl saydık, bakışlarla dertleştik. Göksel, Fatma, Ali Arı ve Ekin. Tam iki yüz ruh saydım orada, beraberdik. Yüreğinize sağlık hepinizin.

 

 

Hani insan yoğun duygular yaşayıp.doc

SAKARYA SAİT FAİK İ.Ö.O EĞİTİMİNDEN YANSIMALAR

SAKARYA SAİT FAİK İ.Ö.O EĞİTİMİNDEN YANSIMALAR

Sakarya Sait Faik Abasıyanık İlköğretim Okulundan Yansımalar.      

S5008761.jpg

 

Cuma günü meraklı ve bir o kadarda yorgun gözlerin bakışları altında başladık seminere. İlk farklılık hemen o dakikada yaşandı. Okul Aile Birliği Başkanı Şebnem Hanım oturumlara katılmak istiyordu.

 Hiç karşılaşmadığımız bu durum karşısında Sabriye Hocamla göz göze geldik ve anlık kararla olur dedik. Farklılıklar yaşayacaktık, belliydi artık.

    Eğitim süreci ilk gün çok zevkli ve eğlenceli geçmişti. İkinci gün için daha istekliydik. Sadece biz değil, tüm paydaşlarımızda aynı durumu görüyor olmamız bizi daha da yüreklendirmişti. Sabah kahvelerimizi yudumlarken okul müdürü Hüseyin Bey babacan tavırlarla selamladı bizleri. Selamın ötesinde kucaklıyor, yüreğine doğru çekiyordu hepimizi. Tatlı bir sohbet başlamıştı. Cesaret ve güven doluydu bakışlar. Samimiyet dağıtıyordu sözcükler. Ortaya atılan bir soruya şiirle karşılık veriliyordu. Yunus’un dizelerinden, Yunus gibi.

“Gelin tanış olalım,

İşi kolay kılalım.

Sevelim, sevilelim,

Dünya kimseye kalmaz.”

Müdür Bey dizelerin ardından deprem sonrası yeni oluşturulan bu bölgeye yerleşen ve velileri olan insanların birbirlerini tanımadıklarından, komşuluk ilişkilerinin çok zayıf olduğundan bahsediyordu. Bunun için “GELİN TANIŞ OLALIM” adını verdikleri veli kaynaştırma projesini hayata geçirdiklerini anlatıyordu. Her hafta bir sınıfın velileri ile okulda kahvaltı yapılıyor, tanışıklık ve imecenin doruklarının yaşandığından bahsediyordu. Bu tatlı rüyayla sınıftaki yerlerimizi almıştık. Bu heyecanlı serüvenin öğlen yemekleri de büyük bir özveriyle hazırlanıyor, mangal keyifleri Amerikan saatine uydurulmaya çalışılıyordu.

Gerçek bir takımla süreci sürdürmenin keyfini yaşadığımızı tüm kalbimizle itiraf ediyoruz. Yusuf Ziya Hocanın deyişiyle, burada yıldız öğretmenin varlığı hissedilmedi.  Herkes takımını yıldız yapmak için duruş sergiledi.

Hazırbulunuşluk seviyesi bizi o kadar etkilemişti ki, bazen Sabriye Hocama dönüp,’ hocam istersen çantaları topla biz gidelim artık&rsqu

KARDELEN ÖNCESİ İKİ KAR ÇİÇEĞİ

KARDELEN ÖNCESİ İKİ KAR ÇİÇEĞİ

      İki sınır tanımaz insan varmış. Genellikle ezber bozan davranışlar sergilerlermiş. Yine bir gün dipsiz kuyularda “ne yapabiliriz” diye yüksek sesle düşünmeye başlamışlar. Ses yankılanmış, büyümüş, büyümüş. Öyle bir hal almış ki artık kuyunun dışından duyulmaya başlamış. Sonunda bir akıl insanı  duymuş bu sesleri. Sormuş onlara “nedir bu çığlığınızın nedeni?” anlatmaya başlamış iki sıra dışı insan. Anlam kazanmış cümleler. Kuyuya ışık olmakmış dertleri. Değiştirmek isterlermiş kokuşmaya yüz tutmuş suyun rengini. Gökkuşağı burayı da kucaklasınmış bütün dilekleri. Sonra iki bilgeye ulaşılmış, en uzak yolda, kalbe en yakın oturan. Kartepe de, kar çiçekleri olmuşlar, kardelenlerden önce. Güneş vurmuş o an en derinden. Söz vermiş herkes gökkuşağı için, içten. Akşam olunca önce güneş gitmiş mutlulukla evine, dostlarda ayrılmışlar bir tutam çiçekle, gönül bahçelerine ekmek için.

 

     Beklemeye başlamış iki sıra dışı kar çiçeği, gelecek olan kardelenleri ve ardında ki gökkuşağını..

 

     20.02.2012 tarihinde Kartepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün ev sahipliğinde 21. Yüzyıl Konferanslarından biri daha gerçekleştirildi. Hocalarımız Kayhan KARLI ve Serap BENİBOL’a sunum ve katılımlarından, Sevgili dostlar Elif VATANSEVER ve Berna KOKULU’ ya organizasyon ve misafirperverliklerinden dolayı teşekkür ederiz.

SAKARYA MİTHATPAŞA EĞİTİMİNDEN YANSIMALAR

SAKARYA MİTHATPAŞA EĞİTİMİNDEN YANSIMALAR

CEBİMİZDE KALANLAR - 2

CEBİMİZDE KALANLAR - 2

CEBİMİZDE KALANLAR - 2

"Çalışmalarımız sırasında uyulması gereken "Gizlilik, Katılım, Saygı, Mesleki Etik" kurallar, Çalışmaya katılanların kendilerini özgürce ifade edilebilmesi ve gelişmesi için herkes tarafından benimsenip ve uygulanması.”

Bu ifadeler Yusuf Ziya Hoca’ ya ait. Uyulması gerekenler basamağında ilk önce “gizlilik” ilkesini alıp, “mesleki etik” ifadesiyle bitirmesi rastgele bir seçim olarak mı algılanmalı yoksa bilinçli seçilmiş bir bütünün parçaları olarak mı?...

Profesyonellik ile ilgili bakış açısı sergilemek için bir yazı yazacaktım. Yusuf Hoca’nın bu ifadeleri bana tuz biber oldu. Belki bu ifadede “gelişmesi” kelimesinin öznel karşılığı cümle içinde yer almamış gibi dursa da kişilerin belirtilen dört kavram üzerinde yoğunlaşmasının, gelişimi sağlayacak yaklaşım olduğu vurgusu yapıldığı var sayımıyla hareket etmek istedim. Ulaşılmak istenen nokta ise profesyonellik olacaktır. Profesyonelliğin içine   “katılanların kendilerini özgürce ifade edebilmesi” tanımını eklemiş olması ise, bireysel duruşu ile birlikte, içinde yer aldığı kurumsal kültürün demokratik bakış açısının göstergesi olarak kabul edilmelidir.

Kesinlikle bu bakış açısı, kazanılmış davranış ve beceri ürünü olarak organizmaya yerleşecek ve "Gizlilik, Katılım, Saygı, Mesleki Etik kurallar” la anlam kazanacaktır.

Mesleğimiz gereği, iletişimde bulunduğumuz halk kitlelerinin özelliklerine istinaden bu duruşu sergilemede çeşitli bahanelerimiz bulunmaktadır. Zor insanlarla baş etme sıkıntılarımız gibi unsurlar sıralayabiliriz. Sonuç olarak yorgun düşüyor ve çarkların dişleri arasında eriyip gidiyoruz.

Tuncay Hoca eğitimlerde, köpek eğitimcisi arkadaşıyla ilgili bir yaşantı paylaşmıştı bizlerle. Arkadaşıyla birlikte köpeği gezdirirken, köpeğin verilen komutlara uymasını hayranlıkla anlatıyordu: “Arkadaş köpeğe otur diyor, köpek oturuyor. Biz elli – altmış metre gidiyoruz, arkadaş geriye dönüp ‘gel’ diyor, köpek koşarak yanımıza geliyor, vs. Bu arada ben şunu sordum,” dedi. “Bu köpeğe hep iyi şeyler mi öğrettin arkadaşım? Mesela bu köpeğin hiç ‘saldır’ komutu yok mu? Arkadaşım bana döndü ve ‘var tabi ki’ dedi. Peki, saldırdı ve sen o anda köpeğin durmasını istedin, tam parçalamak üzereyken. İşte o zaman hormonlarına, kendine nasıl hükmediyor da geri ç