Teknoloji Tabanlı Eğitim İnfografiği
Geçen hafta arşivimi karıştırıken yaptığım bir ödevi gördüm. Bu günlerde bu çalışamlara bilgi ve grafiğin bileşimi olan "infografik" diyorlar. Tabi yaptığım çalışma 2001 ürünü olunca buna poster diyorlar.
Dosya aslında çok yüksek çözünürlüklü, çalışmanın üzerine tıklarsanız bir miktar büyütülmüş halini görebilirsiniz.
http://ekampus.orav.org.tr/file/21786/tecnology_based_instruction.jpg ise en büyük halidir.
Çalışmayı Türkçe'ye çevirmek için için ham dosyasını aradım ama bulamadım, onun için kısaca özetleyeyim
Teknoloji tabanlı eğitim aslında insan öğrenmesini geliştirmek için yapılan sistem teknik ve yardımların geliştirilmesi uygulanması ve değerlendirmesi olarak tanımlanabilir.
Teknoloji yıllar boyunca çeşitli gruplarça farklı hedef kitleler için kullanılmış. 1900 ve sonrasına bakacak olursak savaşların getirdiği ekonomik sıkıntılar ve askerlerin hızla eğitim görmesi ihtiyacı toplu halde kullanılan eğitim teknolojileri araçlarını popüler kılmış. Bu teknolojik araçlar aslında farklı bir şekilde gelişiyor ilk olarak mektup/eğitim setleri kullanılmış.
Mektup bir eğitim teknolojisi aracı mı?
Evet aslında yukarda yaptığım tanıma bakarsanız tebeşirin bile bu tanıma girdiğini görürsünüz ki o da bir eğitim teknolojileri aracıdır. Yurdumuz teknoloji kavramına yıllarca hasret olduğundan, teknolojik patlamalarda bu teknolojiileri çok hızla hayatımıza sokmaya çalıştığımızdan dolayı biz teknolojiyi genellikle bir hedef olarak görme eğilimindeyiz. Bunun en güzel göstergesi, gelişmiş toplumlardaki akıllı telefon kullanımının gelişmekte olan toplumlara göre farkedilir şekilde daha az olması.
Daha sonraları, toplu eğitim furyasında kullanılan araçlara daha sonra tepegözler ekleniyor. Tepegözler sanki muhteşem bir amaçmış gibi hayatımıza sokulduğu için o da istenen etkiyi veremedi doğrusu. Üniversite aldığım, tepegözle anlatılan derslerden aklımda kalan tek şey tepegözün çıkardığı gereksiz gürültüydü. Hoca tahtaya kısaca yazabileceği bir anahtar kelime yerine koca bir metni gösterirdi ki?
Gelişmiş ülkelerde tepegözle birlikte televizyon ve video da eğitim teknolojilerinin uzaktan eğitim mecrasına katılırken bu teknolojiler bize yine daha geç ulaştı (televizyonun Türkiye'ye ne kadar geç geldiğini aşağıda görebilirisiniz.) Geç ulaştı ama pir ulaştı. İlk uzaktan eğitim fakültesinin kurulması gerçekten zorlu oldu. Dönemin bürokratları büyük üniversiteleri ikna etmeye çalıştılar ama onlar bu olaya sıcak bakmadılar. Küçük bir üniversite olan Anadolu üniversitesi bu olaya talip oldu ve milyonlarca kayıt alarak muhteşem bir örnek (para döngüsü) oluşturdu.
1930 - 1939
1940 - 1949
1950 - 1959
1960 - 1969
1970 - 1979
1980 - 1989
1990 - 1999
veri yok
|
Radyo ile uzaktan eğitim ise ülkemizde pek tutmadı, radyoda piyesler güzel oluyordu da coğrafya dersi olmuyordu malesef. Türkiyede uzaktan eğitimde uzun bir durgunluk döneminden sonra İnternet aranan eksik halka oldu. Bu arada sınıflarda tepegözler bırakılmış yerlerini video oynatıcılar ve televizyonlar almıştı. İnternet bizim için sanki uzun yıllar aradığımız bir şeymiş gibi her derdin devası olarak görünse de aslında yeni yeni alışmaya çalıştığımız bir kavramdı.
Tüm bu olaylar olurken, tüm dünyada iki farklı ekol de şekillenmeye başlamıştı biri bireyselleştirilmiş öğrenme diğer grup öğrenmesiydi. Bireyselleştirilmiş öğrenmenin aslında en büyük destekleyici teorisi davranışçı yaklaşım. Davranışçı yaklaşım şunu sağlıyor, sıralı ve küçük adımlara böldüğünüz parçalarda kişi kişiye özel bir ortam sunuyor. Bu parçaları dönütlerde beslediğinizde ise öğrenme kişiye daha fazla özel hale geliyor.ben üniversiteyden biz hep klasik öğrenme ile yapılandırmacıyı karşılaştırırdık. Klasik metodoloji okullarda uygulanan metotlar olarak öğretilmişti. Ben de "klasik öğrenme" ve davranışçı yaklaşımı aynı sandım. bence biz eskiden okullarda davranışçı görülen bilinmeyen bir metod uyguluyorduk. Adı davranışçı ama arkasında gelen hiçbir tekniği yöntemi kullanmıyorduk. Sadece kazanım yazma biraz benziyordu. Mesela tam öğrenme kullanan hiç bir okul/öğretmen görmedim. Bu yazdıklarım davranışçı ekolü savunduğum anlamına gelmesin, demek istediğim yapıldığı söylenenle yapılanlar arasında büyük farklar olduğu.
İkinci ekol grup öğrenmesi, veya sosyal etkileşimle öğrenme ekolü aslında içinde yapılandırmacı yaklaşımı da taşıyan biraz moda bir ekoldü (Düşününce yapılandırmacı ekolün kökleri Sokrates'e kadar dayanır.) Moda olması aslında birkaç nedene bağlıydı, birincisi dünya ekoomisi daha güçlenmeye başlamıştı, savaşlar azalmış ve büyük ülkeler daha da büyümeye devam ediyorlardı. Para ve rahatlığın artması en büyük etken çünkü bu kavramda mümkün olduğu kadar çevre ve toplum ilişkisi var. Bunun da olabilmesi için farkedebileceğiniz gibi biraz ekonomik özgürlük lazım. Bu çalışmanın en güzel sınıflara yansıması, münazaralar, eğitsel oyunlar ve similasyonlar.
Daha önce dediğim gibi internet ve benzeri yeni teknolojiler bizim ağzımıda güzel bir çikolata etkisi bırakıyor ve sürekli yemek istiyoruz. Unutmamak lazım ki olay, sürekli çikolata yemek değil var olamamıza devem edecek besinleri yemek. Bizler çocukalarımıza bazen sürekli çikolata yedirdiğimiz için bazende hiç çikolata yedirmediğimiz için sağlıklı olarak büyümelerine izin vermiyoruz. Araçlarla amaçları birbirine karıştırmadan geçecek uzun eğitim ve öğretim sezonları dileğiyle...
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...