Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
Bir eğitim hikayesi: Kulp (İkinci Kısım) 3 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

Bir eğitim hikayesi: Kulp (İkinci Kısım)

Bir Eğitim Hikayesi: Kulp 2. kısım (Hikayenin giriş kısmı için buraya tıklayabilirsiniz)

Bize kütüphaneyi değiştirerek güzel bir çalışma ortamı sağlamışlar, iki tane de UFO getirmişler ısınsın diye. Çalışma başladığında, biri sürekli sınıftan çıkıp hemen geri geliyordu.

 

Okuldan Kulp

Ne oluyor diye sorum, meğer prizlerin bağlı olduğu sigorta atıyormuş sigorta attıkça hoca tekrar açmak için panoya gidiyormuş (Başarılı müttehatin yetenekleri işte). Bu ısıtıcılar kalorifer çalışmasına rağmen yetersiz kalmasına rağmen öğretmenler tüm dikkatlerini vermeye çalıştılar. Öğleden sonra öğretmenler odasını sınıfa çevirdik oradaki klimanın yardımıyla çalıştık. İlk gün bittiğinde ben yorgun fakat mutluydum.

Akşam okuldaki arkadaşların yoğun uğraşları sonucu öğretmen evinde bir oda bulduk, eğer bulamasaydık Diyarbakır’a geri dönecektik. Zana bize akşam yemeğinde eşlik etti ve öğretmen evine döndüğümüzde bize küçük bir itirafta bulundu. Eğer öğretmen evinde yer bulmasaydınız ben Diyarbakır’a kadar sizle gelecektim diye.

   

1. günden bir grup çalışması

Yeni sınıfımız

Son gün bir heyecanla kalktık ve okulun yolunu tuttuk. Her zamanki gibi okula ilk gelenler biz olduk (İdare dışında). İdaredeki erkek öğretmenler koridorda bulunan pinpon masasında öğrencilerle birlikte pinpon oynuyorlardı. Bu aslında öğretmenlerin “hayatta” olduklarının en güzel göstergesiydi bence. Gelen öğretmen arkadaşlarla konuşurken bir önceki gün hakkında çok olumlu geribildirimler verdiler, sanırım bu da bana verilebilecek en güzel sosyal ödüldü.

Tezgâhlar

Okulun kapısı sağda

Öğle yemeği arasında etrafa bir bakmak istedik çünkü gündüz gözüyle etrafı fazla görememiştik. Kulp’ta ipek böceği üretimi varmış fakat bunları dışarıya satıyorlarmış. Yeni yeni küçük atölyeler kurup kendi ürünlerini üretmek için gerekli çalışmalara başlamışlar. Bizi o atölyelerden birine götürdüler. Oradaki görevli eğitmen buradaki kızlara bu işi öğretip Kulp’a bir gelir kapısı daha açmaya çalıştıklarını anlattı. Burada eğitim alanların ürettiği ürünleri de satıyorlarmış. Ben de bir tane beğenmeye çalıştım. Tabi ürünleri daha yeni öğrenenler yaptıkları için hataları da vardı (Nedense bunları benden başka kimse görmüyorduJ).  Beraberimizdeki arkadaşlar ürünleri o kadar çok beğendirmeye çalıştılar ki hem onları biraz olsun mutlu etmek hem de Kulp’a küçük bir katkıda bulunmak için bir tane ürün de ben aldım. Okula dönüş yolunda orada sıkça karşılaşılan bir kareyi görüntüledim. (“Okulun kapısı sağda” yazılı olan)

Etsiz çiğköfte

 Öğretmen arkadaşlar yemek için çiğköfte sipariş etmişler. Çiğköfteyi beklerken enerjiyi biraz yükseltmek için bir oyun oynadık. Ne yalan söyleyeyim öğretmenlerin enerjilerine ve özgüvenlerine şaşırdım (öğrencilerin yanında oyun oynamaktan hiç gücenmediler). Çiğköfte geldi sonunda ama bu sefer de oyunu bırakan yok! Oyunda rahatladıktan sonra herkes çiğköftenin başına koştu. Gelen çiğköftenin etsiz olmasına şaşırdım aslında, etin kilosunun 20 TL (İstanbul’da 35 TL) olduğu bir yerde tercihlerin değişmiş olması dikkatimi çekti.

Öğleden sonra bir öğretmen telefonunu bana doğru gösterdi, ben pek bir anlam çıkartamadım. Öğretmen arkadaş “Öğretmenin sınırı yok!” logosunu telefonun ekranının arka planı olarak yapmış. Okuldan çıkarken toplu fotoğraf çektirdik bu fotoğraftan da öğretmenleri ne kadar enerjik olduğunu anlayabilirsiniz. Gerçekten Kulp bana çok iyi geldi, iyi varsınız dedim içimden onlara tekrar tekrar.

Saat 5 civarı hava tam kararırken yola çıktık. Gece bu yolun pek güvenli olmadığını yaklaşık olarak 30 defa duyduğum için geçe kalmak istemedim. Yolun yarısına vardığımızda hava tamamen karanlıktı. Hava karardığında yolun daha aktif olan kısmına kadar geldiğimiz için içimde hiçbir korku yoktu hatta Kulp’taki öğretmenlerin bana verdiği enerji çeneme vurmuş olmalı ki ben Tom’dan daha çok konuştum. Merkeze geldiğimizde yaşadıklarımızı diğer arkadaşlarıma anlatmak için konuştum, konuştum, konuştum artık ne kadar mutlu olduğumu siz düşünün.

 

Diyarbakır’da yine çok güzel bir yemek yedik ve uçağa binmek için vedalaştık. Ayrılırken içimde hiç hüzün yoktu sanki onlar hep benimleydi ve benimle kalacaklardı. Artık burada da çok değer verdiğim arkadaşlarım olduğunun bilincine vardım. İşte size “ÖRAV kardeşliği”.  

 

Artık uçaktayız:

Uçağın kapında cebimden biniş kartını çıkarttım ve yerimin neresi olduğunu bakmaya çalıştım Hostes bana yardım etmek için biniş kartımı elimden aldı ve yüzündeki ifade birden değişti. “Siz yanlış uçağa binmişsiniz. Bu SunExpress, THY diğer uçaktı o da kalktı” gibi bir ifade kullandı. Meğer ben gelirken kullandığım biniş kartına bakıyormuşum :)


Günün sonunda çalışma sırasında bir öğretmenim söylediği bir söz aklımda birçok sorunun yanında usul usul benimle İstanbul'a geliyordu.

“İnsanlar suya düştükleri için değil, sudan çıkamadıkları için boğulurlar”.

 

Diğer eğitim hikayelerine ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...