Öğrenme ve Beyin İlişkisi
Beyin Nasıl Öğreniyor?
Beynin Öğrenme ile İlişkisi Nedir?
Beyin,öğrenmenin temel kaynağıdır. Beyin temelli öğrenmeyi anlamak için beynin özelliklerini bilmek gerekmektedir.
Beyin, insan vücudunun çalışması hakkında en az şey bilinen organı olma özelliğini koruyor. Bilimdeki baş döndürücü gelişmelere rağmen, bugün beynimizin en fazla % 5'ini anlayabiliyor ve ancak ortalama olarak beyin kapasitemizin % 1-2'sini kullanabiliyoruz (Özden, 2005).
BEYin
Beyin, 1 kilogramdan biraz ağır, küflü peynir gibi kokan, yapışkan, peltemsi bir maddeden oluşur. Kulağa pek hoş gelmese de sonuçta vücudumuzdaki en önemli organdır (Treays, 2003). İnsanlar, beden ağırlığına oranla, büyük bir beyne sahiptir. Beynin % 78'i sudan, % 10'u yağdan ve % 8'i de proteinden oluşmaktadır (Jensen, 1998).
Beyin, öncelikle sol ve sağ yarı küreler olarak ikiyi ayrılır. Ön ve arkada ise alın lobu, yan ve arka kafa lobları yer alır. Beyincik, içe doğru beyin kökünü oluşturan pons, omurilik soğanı ve ağsı yapı, talamus, hipotalamus, hipokampus, nasırsı madde gibi yapılardan oluşmaktadır (Smith, 1986).
Sol yarımküre konuşma ve lisandan sorumludur. Ayrıca belirli bir düzende yapılması gereken işlerde kullanılır: toplama-çıkarma yapma ve ayakkabı bağcıklarını bağlama gibi. Sağ yarımküre ise, “resimlerle düşünürken” kullanılır. Okula giden yolun haritasını gözümüzde canlandırdığımızda sağ yarımküreyi kullanırız (Treays, 2003).
Beynin sol yarı küresi sözel, matematiksel, mantıksal bilgiyi işlemek için, sağ yarıküresi de algısal, dikkat çekici, uzaysal, bütüncü, artistik bilgiyi işlemek için daha uygundur. Ancak beynin iki yarı küresi sinirsel bir bağ aracılığıyla iletişim kurmakta herhangi bir öğrenmeye iki yarıküre de katkıda bulunmaktadır. Ayrıca her bir yarıkürede aksonların birbirine bağlanma zenginliği öğrenmeyi zenginleştiren en güçlü etkendir (Saygın, Maraşlı Ve Maraşlı 2000).
Beyindeki bölümlerin işlevleri basit olarak şu şekilde açıklanabilir (Jensen, 1998; Treays, 2003):
· Beyincik: Hareketlerin denetlenmesine yardımcı olur.
· Omurilik: Beyinle vücudun diğer bölümleri arasında iletişimi sağlar.
· Beyin Kabuğu: Beyin yarımkürelerinin dış tabakasına beyin kabuğu (korteks) denir. Beyin kabuğu düşünmek ve duyumsamak, yani duyular yoluyla algılamak için kullanılan bölümdür. Yapılan işin bilincine varılmasına bu bölüm sağlar.
· Nasırsı Madde(Korpus Kallosum): Nasırsı madde, beynin sağ ve sol yarımküreleri arasındaki iletişimi sağlayan kalın bir sinir lifi demetidir. Yaklaşık 250 milyon sinir lifinden oluşur. Nasırsı madde bir yarımkürenin diğerinin yaptığından haberdar olmasını sağlar. Nasırsı madde olmasaydı, “kedi” kelimesini okuyup anlayabilir (sol yarımküreyi kullanarak) ama kediyi gözümüzde canlandıramazdık (sağ yarımküreyi kullanmayı gerektirir).
· Talamus: Duyu organlarından gelen bilgileri alır ve her birini beynin ilgili bölgesine gönderir.
· Hipotalamus: Kan basıncını, vücut sıcaklığını, acıkma ve susama duyumlarını, uykuyu ve cinsel gelişimi denetler.
· Pons: Pons, ön beyin, beyincik ve omurilik soğanı arasında yer alan bu yapı, enine sinir tellerinden oluşur. Varol köprüsü de denilen bu yapı beyinciğin iki yarım küresi arasındaki impuls iletimini sağlar.
Beyni oluşturan temel birimler genel olarak sinir hücreleri (nöronlar) ve bunların uzantılarının diğer sinir hücreleri ile oluşturduğu sinapslardır. Sinir hücrelerinin oluşturduğu ağ sayısı ne kadar fazla olursa, bilgi işleme süreci o kadar güçlü olur. Her nöronun dentrit adı verilen çok sayıda kısa ve akson adı verilen bir tane uzun uzantısı vardır. Akson uçları ile başka nöronların dentritleri veya gövdeleri arasındaki bağlantıya sinaps adı verilir. Sinir sistemindeki bütün etkinlikler ve bellek, nöronlarda doğan elektrik akımıyla ilgilidir. Nöronlar arasında bilgi, elektrik akımı olarak dolaşır.
Bilim adamları beyni lob adı verilen dört bölüme ayırırlar. Bunlar, temel sorumluluğu görme olan, beynin arka kısmının ortasındaki ense (Oksipital) lobu; alın bölgesinde yer alan ve sorumluluğu yaratıcılık, problem çözme, planlama olan alın (frontal) lobu; kafanın üst arka tarafında yer alan duyumsal işlemler ve dil fonksiyonlarını yerine getiren çeper (Parietal) lobu ve son olarak sağda ve solda kulakların üstünde yer alan, duyma, bellek, anlamlandırma ve dil fonksiyonlarını yerine getiren şakak (temporal) lobudur.
Beyin Temelli Öğrenme İlkeleri
Bilişsel öğrenme kuramınca kabul edilen zihinsel deneyimlere nörofizyolojik açıdan destek sağlayan bu öğrenme kuramının öğretim ilkeleri aşağıdaki gibi sıralanmaktadır (Caine ve Caine, 2002 ).
Beyin bir paralel işlemcidir. İnsan beyni birçok işlevi eş zamanlı olarak yerine getirebilir. Düşünce, duygu ve imgeleme gibi farklı işlevler aynı zamanda işleme sokulur. Etkin öğretimde aynı anda yapılması gereken işlemler uyum içerisinde, dayandığı kuram ve yöntemler üzerine inşa edilmelidir.
Öğrenme fizyolojik bir olaydır. Kalp, akciğer veya böbrek gibi beyin de fizyolojik kurallara göre çalışan bir organdır. Öğrenme nefes alıp-verme kadar doğal bir işlev olup onu engellemek veya kolaylaştırmak olanak dahilindedir. Etkili öğretim stres yönetimi, beslenme, egzersiz ve sağlıkla ilgili diğer konularıda içermelidir.
Beyin, kendisine ulaşan verilere anlam yüklemeye çalışır. İnsan beyni yaşamını sürdürme arzusunun doğal bir sonucu olarak çevresinde olup-bitenlere anlam kazandırmaya çalışır. Etkin bir öğrenme sağlanabilmesi için beynin yenilik keşef, problem çözme gibi alıştırmalarla zorlanması gerekir. Bu yüzden, üstün yetenekli çucukların öğretiminde kullanılan bu ve benzeri teknikler tüm öğrenciler için kullanılmalıdır.
Anlam yükleme, örüntüleme yoluyla olur. Örüntüleme, bilginin anlamlı organizasyonu ve sınırlandırılmasına işaret eder. Beyin bu örüntüleri oluştururken sezgi ve yaratıcılığını kullanan bir sanatkar, bir bilgin gibidir. Beyin anlamlı örüntülerini kabul ederken anlamsız olanları da reddeder. Bir öğrenci için anlamsız örüntüleme, manasız bilgi parçalarıdır. Bilginin bütünleşmesi için eğitim ortamının ona göre hazırlanması gerekir; bilgi parçaları havada uçmamalıdır.
Duygular örüntülemede önemli bir yer tutar. Bireyin öğrenmesi beklenti, eğilim, ön yargı, öz saygı ve sosyal etkileşme ihtiyacı gibi duygulardan etkilenir. Öğretmenler öğrencilerin duygu ve tutumlarının öğrenmede önemli bir etmen olduğunun bilinci ile hareket etmelidir. Karşılıklı sevgi, saygı ve kabullenmenin mevcut olduğu bir ortamda öğrenme daha kolay olur.
Beyin parçaları ve bütünü aynı anda algılar. Sağlıklı bir insanda matematik, müzik veya sanat öğretiminde beynin her iki yarı küresi etkileşim halindedir. Bir konunun öğretilmesinde konunun bütünü ve parçaları karşılıklı etkileşimde bulunacak şekilde aynı anda verilmelidir.
Öğrenme, hem doğrudan odaklanan, hem de yan uyarıcılardan algılanan bilgileri içerir. Beyin doğrudan farkında olduğu ve odaklandığı bilgiler yanında birinci derecede ilgi alanı dışında kalan bilgi ve sinyalleri de özümser. İlgi alanı içinde olmakla beraber bilinçli bir şekilde dikkat edilmeyen çok hafif ve hassas sinyaller de (yan tarafta duran birinin gülümsemesi gibi) uyarıcı olarak beyne ulaşır. Etkili öğrenme ortamında sıcaklık, gürültü, nem gibi fiziksel koşullar yanında grafik, resim, tasarım ve sanat eserleri gibi görsel uyarıcılara da dikkat edilmelidir.
Öğrenme kasıtlı ve kasıtsız süreçlerden oluşur. Bir öğrenme ortamında bilinçli olarak farkına vardığımız şeylerden çok daha fazlasını öğreniriz. Yan uyarıcılardan aldığımız sinyallerin çoğu beynimize farkında olmadan girer ve bilinçaltında etkileşimde bulunur. Etkili öğrenme ortamındaki tüm uyarıcılar öğrenme amacına hizmet edecek şekilde düzenlenmelidir.
İki tip hafıza vardır. İnsanlarda deneyimleri tekrarlamaya gerek kalmadan hafızaya kaydedilen doğal bir uzaysal hafıza sistemi vardır. Dün akşam yediğimizi hatırlamak için tekrarlamaya gerek yoktur. Ancak birbiriyle ilgili olmayan bilgileri depolamak için tekrara ve ezbere ihtiyaç vardır.
Olgular ve beceriler uzaysal hafızada depolandığında daha iyi öğrenilir. Uzaysal hafızayı harekete geçiren en etkili öğretim deneysel yöntemlerdir. Öğretim demonstrasyon, film, resim, mecaz, drama ve öğrencilerin aktif katılımını sağlayan sınıf içi çok yönlü etkileşim etkinlikleri içermelidir.
Öğrenme zihni zorlayan etkinliklerle artar, tehditle ketlenir. Beyin uygun düzeyde zorlandığında öğrenme optimum düzeye ulaşır. Tehdit ise öğrenme kapasitesini azaltıcı etki yapar. Etkili öğretim, öğrencinin zeka seviyesini belli bir oranda zorlayan ancak, tehditten uzak bir ortamda gerçekleşir.
Hiçbir beyin diğerine benzemez. Öğretim bütün öğrencilerin görsel-işitsel ve duygusal tercihlerini ifade etmelerine olanak tanıyacak şekilde düzenlenmelidir. Her bir bireyin öğrenme, anlama ve algılama kapasitesi, biçimi ve süreci birbirinden farklıdır.
Kaynakça
Caine, N.M. Ve Caine, G. (2002). Beyin Temelli Öğrenme, (Çev.: Gülten Ülgen), Ankara: Nobel Yayıncılık. Jensen, E. (1998). Teaching With The Brain in Mind, Virginia: ASCD Publ.
Özden, Y. (2005). Öğrenme Ve Öğretme, 7. Baskı, Ankara: PegemA Yayıncılık.
Saygın,O., Maraşlı, A. Ve Maraşlı, M. (2000), Hafıza Teknikleriyle, Beyin Gücünü Geliştirme, İstanbul: Hayat Yayınları.
Smith, A. (1986). İnsan Beyni Ve Yaşamı, (Çev.: N. Ebjioğlu), İstanbul: İnkılap Kitapevi.
Treays, R. (2003). Beyin, (Çev.: F. Halatçı), 17. Baskı, Ankara: Tübitak Yayınları.
Kısa Film
Beyin ve Öğrenme
http://www.youtube.com/watch?v=cDNc-OKoqQs
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...