Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X

Beyin ve Öğrenme

       Beynin öğrenme ortamında daha aktif ve etkili olarak kalıcı öğrenmeyi sağlaması (Jensen, 1995; Jensen, 1998; Wolfe, 2001; Erlauer, 2003):

     Beynin bütün bölgelerinin etkinliği için mümkün olabildiğince çok uyarıcıya ihtiyaç vardır. Statik (durağan, sıkıcı) süreçler, beynin uyarılmasını yavaşlatır.
     Beynin en önemli enerji kaynağı, glikoz, protein oksijen gibi besleyici maddeler içeren kandır. Beyne saate yaklaşık 36 litre, günde 1000 litre kan gider. Bunun yanı sıra, su vücuttaki elektrolit dengeyi sağlar. Su kaybı, okullarda uyuşukluk ve yetersiz öğrenmeye neden olur. Bu nedenle, öğretmenlerin beslenmenin öneminin farkında olması, bu sorunla da eğitimsel bir sorun olarak ilgilenmeleri gerekir. Öğrencilerin düzenli olarak su içmeleri teşvik edilmelidir.

     Okullarda mümkün olabildiğince her iki yarımküreyi de işlevsel hale getiren farklı derslere önem verilmelidir. Sanatsal ve devinimsel etkinliklere de bilişsel etkinlikler kadar önem verilmelidir.
    Olabildiğince çok ve farklı müzikler dinlenmeli bazen de derslerde fon olarak kullanılmalıdır.
    Öğrenme ortamının stres ve baskıdan uzak, güvenilir ve huzurlu bir ortam olmasına özen gösterilmelidir.

Ders içerisinde Beyin Temelli Öğrenme

      Öğrencinin dikkatini canlı tutmak, ilgisini toplamak adına derste öğretmen olarak sürekli hareket halinde olması gerekir.

     Ders içeriğini öğrencinin duyuşsal, bilişsel ve psikomotor özelliklerini dikkate alarak mümkün olabildiğince çok materyal, araç-gereç, poster, resim, canlı kaynak vb. Kullanarak yapması gerekmektedir. Böylece öğrencinin duyuları uyarılmış ve dikkat canlı tutulmuş olacaktır.

        Ders prosödür gereği bir süreç olarak düşünülmemelidir. Yerine göre, doğaçlama değişiklikler yapılabilmelidir.
       Örneğin, öğretmen Türkçe dersinde sıfatlar konusunu anlatıyorsa ve öğrencinin ilgi ve dikkatini uyandıramadığı izlenimine sahip olmuşsa, dersi yarıda kesip « sanırım anlaşılır bir ders işleyemiyoruz keşke şimdi farklı bir şey yapabilseydik » diyerek öğrencilere şu anda nererede ve ne yapmak istediklerini sorarak beyin fırtınası yapabilir. Bir kaç dakikalık bu süreçten sonra duruma göre derse devam edip etmeyeceğine, devam edecekse nasıl bir yol izleyeceğine, devam etmeyecekse alternatif ne yapabileceğine karar verebilmelidir. Duyuları uyarılan yani beyni uyuşukluktan kurtarılan öğrenci, o ders aksamış olsa bile, hem öğretmene hem de derse karşı duygusal olarak yoğun bir bağlılık duyacaktır.

 

      Derste öğretmen tarafından sorulan sorular, klasik varolanı tekrarlayacak cevapları içeren göstermelik sorular olmamalıdır.
     Örneğin matematik dersinde kesirler konusunu işleyen bir öğretmen, « acaba hayvanlar kesirleri biliyorlar mıdır?» gibi uçuk ya da « bu akşam evde aile bireylerinin ekmeğin ne kadarını yediklerini hesaplayabilir misiniz ? » gibi güncel yaşamla ilgili sorular sormalıdırlar. Bunun için de, bu tür sorular üzerinde çalışılmalı ve önceden hazırlık yapılmalıdır. Bu öğretmenin beynini de uyaracaktır. Öğrencisinin beynini uyaramayan bir öğretmeninin, kendi beyni uyarılmamış, monotonluğa düşmüş olabilir.

      Öğretmen derste hem kendisi hem de öğrencileri için su, meyve suyu gibi içecekler bulundurmanın beyin açısından yararları bulunduğunu gözden kaçırmamalıdır.

     Öğretmen dersin içeriğine uygun fıkraları, güncel olayları ve anekdotları önceden belirlemeli, derste gerektiği yerlerde kullanmalıdır.
     Örneğin, Coğrafya dersinde, ekvator çizgisini anlatırken, kendi öğrenciliğinden « birilerinin gerçekten ekvator çizgisini çizdiğini ve kendisinin bu çizgiyi kimin çizdiğini sorarak, kendini « ti » ye alabilir. Bu beyni uyaracak ve ilgiyi canlı tutacaktır. Böyle bir durum yaşanmamışsa bile öğretmenin yaşanmış gibi anlatmasında herhangi sakınca yoktur. Ya da kendi yaşantısını bir başkasının yaşantısı gibi aktarabilir. Bu yaşantılar anlatılırken yer, zaman ve kişiler muğlak bırakılmalı, hem öğrencinin yaratıcılığı harekete geçirilmeli hem de olası yanlış anlamalara neden olunmamalıdır.

      Öğretmen zaman zaman kendisinin de hatalarından bahsetmeli, öğrenciliğinde anlamadığı konuları söylemekten çekinmemelidir. Bu karşılıklı empati yaratarak, dersin ilginçliğini ve dikkat yoğunluğunu artıracaktır.

     Beyin bulduğu her uygun fırsatta, uyumaya eğilimli bir uykucu gibi düşünülmelidir. Öğretmenin görevi, onu acı çektirmeden uyanık tutabilmektir.

    Öğretmen dersini diğer derslerle mutlaka ilişkilendirmelidir (yatay ve dikey kaynaşıklık).
    Örneğin, Beden eğitimi öğretmeni, sporun sayısal becerilere beyin gelişimine katkılarından bahsetmeli ve matematik öğretmenini de dersine davet ederek desteğini almalıdır. Ya da  diğer derslere katkılarından bahsederken ilgili branş öğretmenlerini de dersine davet etmelidir. Böylece öğrenci hem gereksiz ders ya da bilginin olmayacağını anlamdırmış olacak hem de beyin değişik uyarıcılarla uyarılarak dikkat ve öğrenmenin kalıcılığı artırılmış olacaktır.

   Öğretmen dersini işlerken, zaman zaman değişik türlerden sözsüz müzikleri fon olarak kullanmalıdır.

   Öğretmen dersini işlerken zaman zaman öğrencileri ile birlikte basit bazı beden egzersizleri, nefes alma egzersizleri yaptırmalı. Bunu nasıl yapacağını bilmiyorsa beden eğitimi öğretmeninden yardım almalıdır.

     Öğrenilenleri belleğe yerleştirmek tekrar ile mümkündür. Öğretmen her seferinde tekrarları yaparken farklı olmasına dikkat etmelidir. 

   Öğretmen öğrencilerini koşulsuz olarak sevdiğini sözel veya davranış olarak belli ettiği sürece öğrencilerin desteğini yanında daha rahat hissedecek, vermeye çalıştığı beceriyi kazanmak isteyen öğrencilerin sayısı da artacaktır.

    

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...