Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
"Hayata Renk Ver" 2 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

"Hayata Renk Ver"

Bir yıl önce bayramı başka bir kıtanın çocuklarıyla kutlarken “ …bayram her zaman çocuklara özel ve burada da kural değişmiyor.. küçücük hediye için bile herkes o kadar minnet dolu ve duacı ki, sanırsınız dünyayı verdiniz onlara… Hadi durmayın bu bayramı bir çocuğun gülümsemesinde yakalamak için bir şeyler yapın…” diye yazmıştım defterime.

07.08.2013 Hayata Renk Ver Derneği gönüllüleriyle birlikte Çapa Tıp Fakültesi Çocuk bölümündeydik.

Hayatımda ilk kez hastaneye yüzüme yapışmış heyecan ve mutluluk duygusuyla giriyorum. Bildik koku ve renksizlik bu kez rahatsız etmiyor beni. Telaş ve bilinmezlik her yanımı sarmış durumda. Nihan’la arka arkaya yaptığım birkaç telefon konuşması sonunda çocuk bölümüne ulaşıyorum. Tarif bile insanın içini acıtmaya yeter aslında –Çapa tıp fakültesi, acilin bitiminde genel cerrahi binası evet evet ikinci kata çıkıyoruz biz de şimdi.-

Renkler, insanlar, eşyalar her şey ve herkes sanki gri bir filtrenin altında gibi, sanki burada renk yasak. Hastalıktan kanının çekildiği bir yerde seni yaşama bağlayacak tek şey güneş ışığıyken içeri girmesine izin vermeyen koca sütunlar ve basık koridorlarla çevrili labirentin ortasındayız ve burada her şey yakında gelecek taaruzu haber verir gibi–dikkat son basamak, mutlak suretle ışıkları söndürünüz, koridoru boşaltın…

Gönüllülerle buluşuyorum hepimizin yüzünde aynı tedirginlik. Karanlıkta içeride ne olduğunu bilmediğin ya da aslında çok da iyi bildiğin için duraksadığın bir odaya girmek gibi bugün ama bunu kimse dillendirmiyor.

Gönüllülerle buluşuyorum hepimizin yüzünde aynı kocaman gülümseme. Birlikte olmanın mutluluğunu ve gücünü bu gülümsemeden alıyoruz. Okul gezisine giden bir servis dolusu heyecanlı çocuğuz biz ve bugün neredeyse hepimiz ilk kez, derneğin on beş günde bir buluştuğu çocuklar ve aileleriyle buluşacağız.

Destekçilerimizin gönderdiği çarşaf ve oyuncakları sınıflandırarak işe başlıyoruz. Palyaço kıyafetlerimi giyip makyajımı yapınca daha da rahatlıyorum, boynumda koca bir inek çanı. İlk durak “hematoloji bölümü”ndeki çocuklar, içeriye hepimizin girmesi mümkün değil, Nihan, Funda özel önlükler maskeler takarak dünyayı değiştirmek için özel formüllerin üretildiği bir laboratuara girer gibi hazırlanıyorlar. Sözcük: Korkutucu. Çünkü içerdekiler çocuk ve maskelerin ardında görünen iki gözle iletişim kuracaklar. Dış dünyadaki mavi-yeşil-beyaz rengin rahatlatıcı özellikleri burada ilaç-acı-iğne anlamına geliyor. Ablamın ameliyata girerken kullandığı renkli/desenli koruyucu başlıkları geliyor aklıma ve renkli maske fikrinin ne kadar anlamlı olduğunu şimdi iyice anlıyorum.

Sessizce sessiz bir koridorda bekliyoruz, hastane çalışanları bile konuşmuyor sanki burada, arada duyulan bir iki çocuk ağlaması ve anne pış pışlaması..

Yaklaşık 10-15 kapı bizi bekliyor, kocaman gülümsemelerimizle kah kapıyı tıklatıp kah biiiz geldikkk, iyii bayrammmlarr diyerek giriyoruz odalar, bizleri yine yarı şaşkın bakışlarıyla anneler ve çoğu yataklarında çocuklar karşılıyor. Annelerin hepsinin gözleri aynı bakıyor gibi geliyor bana: aylardır hastanede kalmanın ve ortak kaderi paylaşmanın, canından bir parçanın bakışından dünyaları yeniden yaratmaya hazır, kırılgan, yorgun, yabancı, artık gözyaşları yalnızca doktordan gelecek iyi haberler için akacak ve daha da fazlası dirençli bakışları… iyi olacak biliyorum diyor bir tanesi; gülerek, kısmetse bir daha görüşmeyiz diyor öbürü; ağlamak yok yeterince ağladık, çıkacağız buradan biliyorum diyor çocuğunun gülümsemesine bakarak; hastalığı ne diye sorunca doktorcasını mı söyleyeyim anlayacağın gibi mi diyor iki kişinin zor durduğu bir koridorumsu odada dört kişi kalırken; gözleri görmeyen ve konuşmayı Pepe’den öğrenen çocuğunun gülümsemesini gösteriyor biri; bak kim gelmiş diye uyandırıyor çocuğunu, nasıl da şaşırdı beyaz renk dışında renk görünce diyor diğeri; ilk ve tek yavrularının başında siz bayramı getirdiniz şekerler de bizden diyerek kocaman umutlu gülümsemeleriyle şekerliği uzatıyor bir başkası..

Bütün çocukların ellerinde beyaz bir bant, serum/iğne girişi, hepsinin ellerinden ilk çocukluklarının alındığı yer..İlk okuluna burada başlayacak biri ve diğeri üçe geçtiğini söylüyor yarı buruk. Hediyeler hepsini çok ama çok mutlu ediyor, içinden ne çıktığının önemi yok. O bilinmez parlak paketi açma anı ve yüzlerine yayılan koca gülümseme..

 Çocuk bölümü ama arada gençler de var, biz koridorda beklerken babasıyla inatlaşan genç “ hey yakışıklı nasılsın bugün” diyince ayaklarının yarısının dışarı çıktığı yatağından zorla doğrulup oturmaya çalışıyor. Bu söz bile kocaman bir gülümseme yerleştiriyor kara yüzüne..Elinde bir genç kız romanı, üç aydır hastanede yalnızca hepatit kısmını anladığım bir hastalıktan muzdarip ailesinden uzakta-bunu söylerken bakışlarını yere düşüyor- ve burada kendi gibi büyük birilerini görmek heyecanlandırıyor onu, ayak üstü ah şu erkekler takılması bile yapıyoruz..

Bu yataklar ya çok büyük ya çok küçük geliyor burada yatanlara, hiç birinin buraya ait olmadığını hatırlatan koca yığınlar gibi odaları dolduruyorlar. Odalardan biri boş, en çok buna seviniyoruz.

Hediyelerin ve çarşafların dağıtımı bitiyor, bir süre konuşmuyoruz. Hissettiğim boşluk ama dolu, civa gibi yapışmayan içimden akıp bütün hücrelerimde hissettiğim bir tazeleniş, berraklık, arınma.

Bir kez daha ismin ne kadar önemli olduğunu ve “adıyla yaşasın” dileğinin anlamını düşünüyorum. Derneğin adını söylüyorum içimden “Hayata Renk Ver” . Birinin/kendinin yaşamına renk vermek istiyorsan Çapa Tıp ya da en yakınındaki hastanede çocuklar seni bekliyor, seni ve rengini…

Bu günümü anlamlı kılan bütün dernek üyelerine, gönüllülerine en çok Nihan Toptan’a ve Melek Okur İleri’ye teşekkür ediyorum

 

 

 

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...