Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
Öğrenme Süreci Üzerine Düşünceler 14 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

Öğrenme Süreci Üzerine Düşünceler

Aslında bu yazıya nasıl başlayacağıma karar vermek benim için zor oldu. Ben de bu zorluğu paylaşarak başlamayı uygun buldum. Öğrenme tarzları veya stilleri son yıllarda sıklıkla duyduğumuz bir kavram. “Benim öğrenme tarzım bu” veya “ öğrenme tarzı …  olanlara uygun” cümlelerini sıklıkla duyuyoruz. Peki;  nedir bu öğrenme tarzı denen şey?  Bu soru çok uzun zamandır önüme koyup sağından solundan araştırmak istediğim bir konu. Nedeni ise;  kavramların birbirine karıştığına yönelik önyargım. Bazı envanterlere ve tanımlara baktığımda duyusal baskınlıktan yola çıkılarak öğrenme stilleri veya tarzları belirlenirken, bir başka öğrenme stilinde kişilik özelliklerine benzeyen çıkarımlar, bir başkasında ise zeka çeşitleri ile örtüşen yaklaşımlar var. Bir grup veriyi alma kanalı ile ilgilenirken bir grup veriyi işleme modeline odaklanıyor.

Bu kavramı anlamlandırabilmek için öğrenme süreçlerine odaklanmış birden fazla kişinin ne söylediğine bakmak gerekiyor: Kimler mi? Dunn & Dunn, Kolb, Gardner, Bloom, Piaget, Vygostky, Brunner, Bloom  en başta bakılması gerekenler.  Neden en azından bu kişilere bakıyoruz? Bu soruyu cevaplamak için öncelikle öğrenme sürecine bir bakmak gerekiyor. Aslında bilgiden öğrenmeye giden bir yolculuktan bahsedebiliriz. Bu yolculuğu etkileyen birçok faktörden bahsedilebilir. Aşağıdaki şekle belki başka bazı faktörlerde eklenebilir ama bu şekil benim düşünmemi ve anlamamı kolaylaştırıyor. En basit anlamda çevremizde birçok bilgi var. Yolda yürüdüğümüzü düşünelim çevrede ne kadar çok bilinecek şey var, direk sayısı, çöp tenekelerinin sayısı, binaların kaç katlı olduğu, dükkan sayısı, isimleri …….. daha binlercesi hatta biraz abartırsak yüz binlercesi.  Peki biz bunları öğreniyor muyuz, sadece bilme düzeyinde olsa bile bu bilgiyi işliyor muyuz? İyi ki de hayır, bir şey bizi koruyor ve bu uyaranlar bizim algılarımız tarafından görülmüyor, duyulmuyor, koklanmıyor, tadılmıyor veya temas edilmiyor.  Daha doğru bir ifade ile uzun dönemli hafızaya aktarılmıyor.

Şekilde yer alan kavramları tek tek incelersek belki süreç daha anlamlı hale gelebilir. ( Şekil Dunn, Dunn’dan alınmıştır.)

 

Dönem Özellikleri:

 

Öncelikle bakılması gereken içinde bulunduğumuz dönemin özellikleri dış dünyada var olan bir bilginin algı dünyamıza dahil olup olmamasını belirlemesi. Dönem özelliklerine iki açıdan bakabiliriz biri bilişsel gelişim dönemleri, diğeri ise ihtiyaçlar özelinde hangi dönemde olduğumuz. En klasik anlamda Piaget burada devreye giriyor ve dört temel dönemden ve bu dönemlerin ayrıntılarından bahsediyor. ( Bu yazıda bu bilgi genişletilmeyecektir.)

  1. Duygusal motor dönem
  2. İşlem öncesi dönem
  3. Somut dönem
  4. Soyut dönem

Bakılması gereken bir başka kişi ise Eric Ericson’un psikososyal gelişim kuramı ki; burada da insan yaşamındaki temel 8 evreden bahsedilmektedir.

  1. Güven / Güvensizlik (0-1 yaş)
  2. Otonomi  ( Özerklik) / Bağımlılık ( utanç, kararsızlık) (2-3 yaş)
  3. Girişkenlik / Suçluluk
  4. Başarı /Başarısızlık ( aşağılık duygusu) (6-11 yaş)
  5. Kimlik / Rol Karmaşası (12-18)
  6. Yakın İlişki / Soyutlanma (Genç yetişkinlik çağı)
  7. Üretkenlik / Durgunluk (Yetişkinlik çağı)
  8. Ego bütünlüğü / Umutsuzluk  ( Olgunluk çağı)

Tabii ki bunlardan başka yaklaşımlarla da bakılabilir gelişim dönemlerine ama hangi yaklaşımla bakarsanız bakın, öğrenme sürecine bir etki edeceği kaçınılmaz. Bu neden önemli?  Çünkü öğrenme tarzı dediğimizde bir dönem özelliğinden mi bahsediyoruz?  veya dönem özelliği ile bir ilişkisi var mı? sorusunu soruyor ve cevaplıyor olmak önemli görünüyor.

Bir başka nokta ise ihtiyaçlar özelinde hangi dönemde olduğunuz. Mesela “ Bebek bezleri marketlerin hangi rafında durur ve fiyatı nedir?” sorunun cevabını 0-3 yaş çocuğu olan bir gruba sorduğunuzda cevap anında gelecektir.  O bezler yıllardır orada duruyor fakat çocuğunuz olup onu almak durumunda kalmadığımızda bu bilgi bizim için anlamlı ve işlevsel olmadığı için gözden ve gönülden uzak olmaya devam etti, ta ki ihtiyaç duyulana kadar.

Belki de yetişkin eğitimi ile çocuk eğitimi arasında oluşan uygulama farkları bu dönemsel özellikleri ve ihtiyaçların temelinde farklılaşıyor olabilir.

Duyusal Baskınlık

Bilginin algı kanallarından birine yani duyuş araçları olan görme, duyma, işitme, temas etme, koklama ve tatma ile temasa girdiği anda, aslında bilişsel bir sürece dahil oluyor. İşte bu aşamadaki nüansa dikkat etmek gerektiğini düşünüyorum. Bu nüansı bir örnekle açmaya çalışacağım sıklıkla duyduğumuz “ben görsel öğrenen bir kişiyim.” İfadesinde söylenen ben bilgiyi dış dünyadan alırken çoğunlukla görme duyumu kullanma konusunda eğilimliyimdir. Başka bir ifade ile bu sizin duyusal baskınlığınızdır.

Öğrenme tarzlarına baktığınızda birçok yaklaşımın bu duyusal baskınlık temelinde yapılandığı görülebilir hatta W. Haggart’ın yazıp Kayhan Karlı’nın editörlüğünü yaptığı  “ Disiplin ve Öğrenme Stilleri” kitabının bir sayfasında duyusal öğrenme stilleri ifadesi geçmekle birlikte bu ifade sonrasında kısaltılarak öğrenme stilleri olarak kullanılmaktadır.

Yanlış anlaşılmayı engellemek için şunu belirtmek lazım, duyusal baskınlığı görsel olan kişilerin öğrenme ortamlarında benzer tepkiler ve yaklaşımlar gösterdiklerinin gözleniyor olması ve buradan yola çıkılarak bir öğrenme stili tanımlanıyor olması ve bizim öğrenme ortamlarının gözlemlememize ve anlamlandırmamıza pratik faydalar sağlıyor olmasını çok anlamlı buluyorum. Birden çok yaklaşım tarafından aynı değerlendirmelerin yapılmış olması ve okul uygulamalarındaki başarıları da düşünülerek oldukça güçlü yaklaşımlar olduğunu düşünüyorum.

Burada özellikle belirtmek istediğim kavramı netleştirmek, bu aşamada bahsedilen öğrenme stilleri, benzer duyusal baskınlık gösteren kişilerin öğrenme ortamlarındaki davranış tercihlerinden yola çıkarak oluşturulan benzerlik ve farklılıkların öğrenme stili olarak tanımlandığıdır. Ben bu aşamadaki öğrenme yaklaşımına duyusal baskınlık denmesini daha anlamlı buluyorum.

Öğrenme Tarzları

Bu yazıyı yazmaya karar verdiğimde, farklı kavramlar için bir internet taraması yaptım. Bu tarama sırasında öyle bir makale ile karşılaştım ki; yazmaktan vazgeçecektim, her ne kadar farklı isimler üzerinden düşünmüş olsak da, benzer bakış açısı ile karşılaşınca bir kez daha aklın yolu bir dedirtti bana. Oldukça güçlü derlenmiş bu makale ve makalede verilen öğrenme tarzları beni çok etkiledi. Mümkün olursa bu kişilerle bağlantıya geçeceğim ve geri bildirim almak için tamamlayabilirsem bu yazıyı göndereceğim. R. L. Veznedaroğlu ve A. O. Özgür tarafından yazılan “Öğrenme Stilleri: Tanımlar, Modeller ve İşlevleri” makalesini   http://ilkogretim-online.org.tr/vol4say2/v04s02m1.pdf adresinden okuyabilir 17 farklı öğrenme stilleri tanımı ve sınıflandırılmasını içeren özgün tabloyu inceleyebilirsiniz. Aslında tanımlara baktığınızda kişilik özelliği mi? değişmeyen bir tarz mı? farklı ve ayırt edici mi? tercih mi? verimlik mi? gibi bir çok boyuttan yaklaşılabildiği görülmektedir. 

Bu aşama da güçlü bir tartışma yapan bu makaleyi aklımızda tutarak Kolb ne diyor ona bakmak lazım. Kolb öğrenmeyi bir süreç olarak tanımlıyor ve dört farklı boyutu olduğunu söylüyor. Bu dört boyut

  1. Somut Yaşantı
  2. Yansıtıcı Gözlem ( Deneyimlerin yansıtılması ve gözlemi)
  3. Soyut Kavramsallaştırma ( Yansıtılan deneyimleri temel alarak kavram geliştirme)
  4. Aktif Yaşantı ( Yeni kavramı deneyimlemek)

Öğrenme için bu aşamaların herhangi birinden başlanarak ( çoğunlukla somut yaşantı aşamasından) dört aşamanın tamamlanmasını öğrenme süreci olarak belirtiyor. ( Bu arada bu bilgi ile bizim ÖLÖ’de paylaştığımız J. Cornell’in öğrenme akışının dört aşaması arasında bağ kurmakta beni heyecanlandırıyor.)

Bu belirlemeden sonra da iki temel değişken çerçevesinde dört farklı öğrenme stili olduğunu söylüyor.  Bu boyutlar

  1. Aktif – Gözlemleyen (deneyimleme – yansıtma/ gözlem )
  2.  Soyut – Somut (soyut kavramlaştırma – somut deneyim).

Bu boyutlarda var olan dört öğrenme stilini ise şu şekilde tanımlıyor.

  1. Teorisyen ( Bu diğeri ile nasıl ilişkilendirilebilir?)
  2. Pragmatist ( Bunu pratikte nasıl uygulayabilirim?)
  3. Aktivist ( Hadi biraz hareket)
  4. Yansıtıcı ( Önce bir gözlemleyelim)

 

 Burada bu öğrenme tarzlarının detayına girmeyeceğim. Kolb’da önemli olan bir öğrenme sürecinin tanımlanmış olması ve tanımlanan öğrenme sürecinden hareketle kişilerin öğrenmenin hangi aşamasına yatkın olduklarından hareketle öğrenme stillerinin tanımlanmış olmasıdır. Özellikle yaygın kullanılan envanterlerden bu kavramları tanıyabilirsiniz. Çoğunlukla akılda kalıcılığı arttırmak için bu öğrenme stillerine isim verilir aktivistler için kırmızı, teorisyeler için yeşil, yansıtıcılar için sarı, pragmatistler için mavi rengin kullanıldığını bazı durumlarda ise renklerin değiştiğini görebilirsiniz. Farklı uygulamalarda bu öğrenme tarzlarının özelliklerini okuduklarınızda sıklıkla duyusal baskınlığa, kişiliğe,  gelişim özelliklerine ve zeka çeşitlerine yönelik açıklamalar olması sizi şaşırtmasın.

Öğrenme stilleri için bakılması gereken başka isimler ise K. Dunn ve R. Dunn.  Dunn ve Dunn Öğrenme stilleri ülkemizdeki bazı özel okullarda da öğrenciye uygun program hazırlama amacı ile kullanılıyor. Burada öğrenme ortamını ve sürecini etkileyen beş temel uyaran kaynağından hareketler 21 değişkenden bahsediliyor.  Bu beş uyaran kaynağı ve tercihler aşağıdaki tablodadır.

Uyaran

Tercihler

 

 

 

 

Çevresel

Ses

Işık

Isı

Düzenleme

 

Duygusal

Motivasyon

Devamlılık

Sorumluluk

Planlama

 

Sosyal

Tek

Çift

Çift ve Takım

Yetişkin

Değişken

Fiziksel

Algısal

Yeme- içme

Zaman

Hareketlilik

 

Psikolojik

Bütüncül / Parçalı

Beyin Lobu

Dürtüsel / Yansıtıcı

 

 

Çevre tercihleri

  • Ses : Arka planda hafif müzik mi? sessizlik mi?
  • Işık: Çalışır veya konsantre olurken parlak ışık mı? loş ışık mı?
  • Isı : Öğrenme aktivitesinin içinde iken sıcak bir ortam mı? soğuk bir ortam mı?
  • Düzenleme: Kişinin tercih ettiği mobilya düzenlemesi formal (masa , sandalye v.s)  mi  informal ( yastık, koltuk v.s) mi

Duygusal Tercihler:

  • Motivasyon: Öğrenme için ihtiyaç duyulan iç motivasyon mu? Dış motivasyon mu?
  • Devamlılık: Aynı anda sadece bir görevle mi yoksa birden fazla görevle çalışmak mı?
  • Sorumluluk: Az bir geri bildirim ile bağımsız çalışmak mı sık geri bildirim ve danışarak çalışmak mı?
  • Planlama: Aşama aşama net bir yönerge ile çalışmak mı fikri alıp görevi nasıl tamamlayacağına karar vermek mi?

Sosyal Tercihler

  • Yalnız: Bir görevi yaparken yalnız olmayı tercih ettiği?
  • Çift: Başka bir kişi ile çalışmayı mı tercih ettiği
  • Çift ve Takım: Bir takımın üyesi olarak mı çalışmayı tercih ettiği?
  • Yetişkin: Bir yetişkin veya öğretmenle mi çalışmayı tercih ettiği?
  • Değişken:  Rutin ve örnek alınan bir modelle mi yoksa değişken etkinlikler ve uygulama biçimleri ile mi çalışmak?

Fiziksel Tercihler:

  • Algısal: Görsel mi, işitsel mi, dokunsal ( kinestetik) bir öğrenen misiniz?
  • Yeme- İçme: Çalışırken yemek, içmek veya sakız çiğnemeyi tercih eder misiniz? 
  • Zaman: Günün hangi bölümünde enerjiniz en yüksektir.
  • Hareketlilik: Öğrenme etkinliğinde oturmayı mı, yoksa hareket etmeyi mi? tercih edersiniz

Psikolojik Tercihler:

  • Bütüncül/Parçalı- Sıralı: Büyük fotoğrafı mı görmek istersiniz,  yoksa ayrıntıları mı?
  • Beyin Lobu: Sol beyin ( sıralı) eğiliminiz mi,  sağ beyin ( eş zamanlı) eğiliminiz mi var ?
  • Dürtüsel / Yansıtıcı: Karar verirken birden ve hızlı vermek mi, tüm ihtimalleri düşünüp zamanla karar vermek mi?

Bu bilgiler bana şunu söylüyor: Dunn and Dunn öğretme ortamını etkileyen tüm değişkenleri kapsamaya çalışarak, ortaklaşan noktalardan hareketle öğrenme stili tanımlamaya çalışıyorlar. Bunun yanı sıra öğrenme ortamının düzenler, planlar ve uygularken de bu değişkenlerin dikkate alınması gerektiğini belirtiyorlar.

Çoklu Zeka

Bu bilgi işleme sürecinde burada ayrıntılarına girmeyeceğim veya giremeyeceğim fakat hepimiz tarafından konuşulan ve tartışılan şu an 9 başlıkla sınırlanmış çoklu zeka kavramını yani Gardner’ın yaklaşımının süreçte belirleyici olduğunu yadsınamaz.   

Kişilik Özellikleri

BU işlemsel sürecin yanı sıra kişilik özellikleri de öğrenme sürecinde bir etkidir demek yanlış olmaz. Size bahsettiğim makale de Jung’un içe dönük, dışa dönük kişilik yaklaşımı ile ilgili bir açıklama var. Bilindiği gibi kişiliğe birden fazla yaklaşımla bakılabilir. Hangi yaklaşımdan bakarsanız, öğrenmeye veya öğrenme ortamına yansıtılabilecek ve öğrenmeyi etkileyebilecek çıkarımsamalar yapılabilir.

Peki ya bu şema da eksiklikler var ise

Yazının başında sizinle paylaştığım şekildeki tüm değişkenlerle ilgili bir şeyler söylemiş olduk. Fakat sanki bu kadar değişkene rağmen eksik olan bir şeyler daha var. İşte bu aşama da çevre, kültür ve dilden bağımsız öğrenmeden bahsedilemeyeceği gerçeği ortaya çıkıyor. Vygotsky bu konuyu en tartışan ve zihinsel gelişim ile çevre ve kültür ilişkisini kuran kişi olarak söylediklerine iyi bakmak gerekir. Öğrenmeye öğrenmenin gerçekleştiği kültür ve çevrenin etkisini ve buradaki değişkenlerin de öğrenme stilleri üzerine bir şeyler söyleyebiliyor olmak lazım. Özellikle dil ve kavramlaştırmanın belirleyicisi olan kültür kesinlikle öğrenme sürecinin vazgeçilmez bir parçası olarak değerlendirilmelidir.

Vygotsky çevrenin önemini belirtirken aynı dönemlerde Brunner  çocuk gelişimini etkileyen faktörlerde yakın çevrede yer alan bakım verenden, o ülkenin politikaları, hatta yaşanılan dönemdeki tarihsel sürecin çocuk gelişimine etkisini  açıklamıştır.

Bir ismi daha anmadan geçemeyeceğim Bloom’un taksonomisinden yani öğrenmenin hangi düzeyde olduğundan (bilgi, farkındalık, uygulama, analiz, sentez, değerlendirme) bağımsız bir öğrenme süreci tanımlanamayacağı gibi, öğrenme stiline de bu yönden bakıyor olmak önemlidir.

Son olarak beyin ve beyinin yapısının öğrenme sürecindeki etkisi yukarıdaki yaklaşımlarda kısmen kapsansa da, gerçekten muazzam bir araştırma alanı olan beyinin işleyişini başka bir yazıda araştırmak bana görev olsun.

EZ CÜMLE

Ben bu yazıyı yazarken ne öğrendim?

Bu yazıyı yazmak bana keyif verdi, düşündüm ve tartıştım kendi içimde ve heyecanlandım. Bu sırada öğrendiklerimi de sizinle birkaç madde de paylaşmak isterim. Benim çıkarımlarım yetişkin eğitimi üzerine olacak, yine çocuk öğrenmesini siz profesyonellere bırakıyorum.

  • Ez cümle gibi bir kelimeyi hiçbir dile çevrilemeyeceği ve dilin kültüre özgü olması bilgisinden hareketle, herhangi bir eğitici eğitimi yaparken kullanılan dile, verilen örneklere, geleneklere, ritüellere, ön hazırlıklara, seslenişlere bu gözle bakmak.
  • Bir eğitim hazırlarken içeriği hem global ( bütüncül), hem de analitik ( sıralı) yapı ile gözden geçireceğim. Bunu yaparken de somut ve soyut kavramların da ne kadar kapsandığına bakmayı da unutmamak.  Yani ne yapacağım, “öğretmen şöyle olmalı”, “öğrenci şunları yapmalı” gibi anlatımlara odaklanan kazanımlardan yerine “öğretmen şunu yapıyor olursa ne olur?” “öğrenci bunu yapıyor olsa nasıl bir etkisi olur?” soruları çerçevesinde tartışmaya odaklanan kazanımlara yönelmek.   
  • Öğrendiğim veya bir kez daha altını çizdiğim bir eğitimde “ön hazırlığın” ( salondan, dağıtılan yazıya kadar) benim ne anlatacağımdan daha önemli olduğu gerçeğini tekrar, tekrar hatırlamak.
  • Hazırlanan sunumlar kadar, kullanılan araç gereç, eğitim ortamı v.s gibi ön hazırlığın 5 duyu organına ne kadar hitap ettiklerine özen göstermek.
  • Kişileri öğrenme stilleri ile ayırmak yerine öğrenme süreçlerini etkileyen tüm değişkenleri düşünerek hareket etmeye çalışmak(olduğu kadar)
  • Yetişkinlerin özellikle yaşama dair bildiklerinin yanı sıra, gözlemlerinin de onlarla birlikte sandalyede oturduğunu hatırlamak

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...